Vladimir Komarov, Ses Verin Lütfen…
Çocukluk yıllarım… Yani siz deyin 5, ben diyeyim 6…. Odanın ışığını başkalarının yardımıyla açabildiğim yıllar yani, o kadar küçüğüm. Daha özel televizyonların olmadığı, mevcut kanal olan TRT ile yetindiğimiz yıllar kısacası…Birazdan anlatacağım şey, sanmayın ki televizyonla ilgili… Hiç alakası bile yok çünkü… O yıllarda, yani çocukluğumun 5 ve 6′lı yaşlarına denk gelen yıllarda en sevdiğim şey aslında neydi biliyor musunuz? Babamın (ki gökyüzünden her dem bana bakan, yegane koruyucu meleğimdir kendisi) sürekli 19.00 dolaylarında radyoyu açıp, İstanbul Radyosu’nun radyo tiyatroları için hazırladığı oyunları dinletmesi olurdu.
Oyun bitene kadar kimseden çıt çıkmaz, herkes pür dikkat oyuna konsantre olurdu, evde. Oyun bittikten sonra ise kritik yapılır ve bir sonraki gün beklenirdi. Merakla ve sabırla…
Seslendirilen oyunları severek dinlememe rağmen, o seslerin kime ait olduğunu hiçbir zaman öğrenemedim. Benim için hep isimsiz kahramanlar olarak öylece bir köşede durdular kısacası. Ta ki dün akşama kadar…
Dün akşam diyorum çünkü uzun bir aradan sonra bir arkadaşımın daveti üzerine tiyatro sefası yapalım dedik. Sürekli sinema ve sinemaya dair kafa yoran ben, bu sefer arkadaşımla birlikte tiyatronun yolunu tuttum.
Kostümlerin, dekorların olduğu bir oyun değildi ama bu sefer ki… Çünkü bu sefer ki sahneye konan bir oyundan ziyade, bir Okuma Tiyatrosu’ndan ibaretti. Kısacası sadece seslerin, efektlerin ve müziğin eşliğinde bütün bir yaşamdan oluşan bir olguydu. Benim için bir nevi eskilere gidip, o çocukluğumun radyo oyunlarını dinlemek gibi bir şeydi…
Kulaklarda oyunu seslendiren oyuncuların sesleri, akıllarda ise imgesel bir boyutlama… Bir nevi oyunun yönetmenliğini üstlenip, söylemlerin yönlendirmesiyle, kendi başına oynatma! Yada kimisine göre hayal etme, canlandırma…
Bir suret canlandı o sırada hafızam da… Vladimir Komarov’un sureti… Bir Sovyet kozmonotu… Yada başka bir deyişle uzay görevi sırasında hayatını kaybeden veya belki de uzayın derinliklerinde kaybolan ama ne olduğunu hiçbir zaman bilmediğimiz ilk insanın sureti…
Komarov… Vladimir Komarov, Vostok 4 uçuşunda Pavel Popovic’in yedeği olarak ilk uzay uçuşunu, 1964 yılında Voskhod 1 ile gerçekleştirmiştir. Soyuz 1 aracı ile yaptığı ikinci uzay görevi sırasında ise yere çakılarak ölür. Oysa ki Soyuz 1, yeni uzay aracı Soyuz’un ilk uçuşudur ve diğer uzay araçlarının aksine Sovyetler, Soyuz’u insansız test uçuşu yapmadan, içinde Komarov olduğu halde uzaya gönderirler.
Gerekçe ise nettir… Soğuk savaş yıllarında, uzay yarışı nedeniyle Amerika ile rekabet içinde olan Sovyetler Birliği’nin, Lenin’in doğum gününe özel bir kutlama yetiştirmeyi istemesidir. Ancak uçuşun başından itibaren ortaya çıkan ciddi arızalar, Soyuz 1’in insanlı uçuş için hazır olmadığını gösterir.
Bunun üzerine kontrol merkezi, uzay aracını Sovyetler Birliği toprakları üzerinden ilk geçişinde indirmeye karar verir. Dünyaya dönmek üzere, yörüngeden çıkmadan Komarov, eşi ve asistanı ile telsizde kısa bir görüşme yapar.
Doğrultu sabitleme sistemi bozuk olduğundan kontrolsüz şekilde dönen uzay aracının içinde sıkışan Komarov, soğukkanlılıkla eşine veda eder. Ardından bir iki cızıltı duyulur… Ve… Son sözler!
Ancak o sözlerin ne olduğu hiçbir zaman belli olmaz. Oysa ki insanlar soracaklardır, en son ne söyledi diye… Biz aramızdan ayrılan Mehmet Baydur’un kaleme aldığı Vladimir Komarov oyununun sonunda söylenen cümleyi biliyoruz. Peki ya siz?
0 yorum :