Sizinle Daha Önce Yatmış mıydık?
90′lı yıllar, malum ardı ardına açılan özel radyolarla büyük bir özgürlük patlamasının yaşandığı bir döneme denk geliyor. Nitekim o yıllarda hemen her evde yer alan radyolardan dinlemeye çalıştığımız programlarda çabası tabii…Daha You Tube ve Dailymotion’un kol gezmediği günler… Dolayısıyla çekme kaset kültürünün oldukça yaygın olduğu, mevcut kasetin alttan alta çalan müziğiyle, üzerine çekilen şarkının kesişim noktası… İkisi de ayrı telden çalıyor kısacası… Hangisinin büyüsüne kendisini kaptırmak isterseniz hesabı yani…
Ve dönemin kültleşmiş programlarından Kaybedenler Kulübü… Kaç kişi bu programı hatırlıyor bilmiyorum ama radyo dinleme kültürüm olmuş olmasına rağmen ben böyle bir programın varlığından haberdar değilim. Belki de yaşımın tutmamış olmasından kaynaklıdır, bilmiyorum. Hoş, çok şey kaçırdım mı yoksa kaçırmadım mı ayırdına da varamadım doğrusu… (!)
“Hititler”, “Gelibolu” belgeselleri ile ilk yerli otomobili üreten mühendisleri anlattığı “Devrim Arabaları” filminin yönetmeni Tolga Örnek, gerçek bir hikayeden yola çıkarak, beyazperdeye uyarladığı yepyeni bir filmle geçtiğimiz Cuma günü seyirci karşısına çıktı. Hem de daha eğlenceli ve daha aykırı bir filmle… Yani 90’ların fenomen radyo programı “Kaybedenler Kulübü”nün iki kahramanın hikayesiyle…
İyi akşamlar sevgili dinleyici, sizinle daha önce yatmış mıydık? diye sorgulayan büyülü bir ses tonuyla başlıyor film. 90’lı yılların sonu… Alternatif kitaplar basan bir yayınevinin sahibi olan Kaan ile Kadıköy’de bar işleten, çok sıkı bir plak ve efemera koleksiyoneri olan Mete’nin birlikte yaptığı radyo programındayız… Filmin esas oğlanları, aralarında gelişen doğal diyalog ve geyik kavramına yönelik yürüyen programlarını, onları dinleyen kimse yokmuş gibi büyük bir rahatlıkla sürdürürler.
Nitekim bu esprili ve doğal hallerini dinleyen hayran kitlesinin giderek artıp, programın şöhretinin de hızla yayılmasına aldırış etmeden, Kaan ve Mete eski hayatlarına aynen devam ederler. Her gün başka kadınlarla yalnızlığını gidermeye çalışan Kaan ise aradığı aşkı Zeynep’te bulur ve bu aşkı, karakterlerindeki tüm farklılıklara rağmen tutkuyla yaşamaya çalışır.
Oysa ki Kaybedenler Kulübü’nün artık bir misyonu vardır. Zira dinleyenlerin kendi kaybını bulduğu kulüp, farkında olmadan aslında toplumun farklı kesiminden insanları bir araya getirerek, adeta bir ortak mahalle’de buluşturmuştur.
Kendi yalnızlıklarıyla bile sonuna kadar dalga geçerken, hayata karşı bir o kadar sert tutum da sergileyebilen, hayatın kıyısında yaşayan Kaan ve Mete’nin renkli hayatlarını yansıtan programın tutkunları da “Kaybedenler Kulübü”nün birer üyeleridir artık.
Filmin hikayesi radyo programından ibaret değil elbette… Kaybedenler Kulübü, yalnızlığı her yönüyle, ayrı ayrı hayatlarda, başka başka insanların gözünden adeta bir oya gibi işlemeyi ustalıkla başarıyor… 110 dakika süresince izlediğiniz filmde, belki ilk etapta birşey bulamayacaksınız ama biraz düşününce her bir karede aslında bir çok hayatın gizlendiğini de farketmiş olacaksınız.
Film, Kadıköy lifestyle, Nihilizm, Aşk, Hayalkırıklığı, Sistemin Çarkları gibi kavramlara inceden inceye değil, direk bodozlamadan gönderme yapan standart ötesi filmlerden birisi niteliğinde… Oyunculuk performansları ve soundtracklara ise diyecek sözümüz yok elbette. Çünkü her biri müthiş denebilecek düzeydeydi…
Radyodan gelen büyülü bir ses tonu ve akabinin de “İyi akşamlar dinleyici, sizinle daha önce yatmış mıydık?” söylemi… Yatıp yatmadığınızı bilmiyoruz ama yolunuz düşerse “Kaybedenler Kulübü”ne bir bakıverin derim…
0 yorum :