Bilimkurgu Kitaplarından Uyarlanan Film Seçkileri...

11:00 ebru altin 0 Comments

Bilimkurgu adını verdiğimiz edebi akımın tarihi, bilindiği üzere sanılandan çok daha eskiye dayanır. Hele de bilimkurgunun modernize olmuş hali sözkonusuysa,türün ortaya çıkışında klasik yazarların rolü de yadsınamaz olmuştur.

Jonathan Swift'in 1726 yılında yayımladığı “Gulliver'in Gezileri” isimli kitabının üçüncü cildinde açıkça bu konuya değinilir. Uçan kaleler, teknolojik eğilimlerle birlikte ele alındığında ise bu bir nevi `steam punk' adlı alt kültüründe ilk başlangıcı sayılabilmektedir.

Tür, yüzyıldan eski olsa da adı birkaç onlu yıllardan bu yana, syber punk akımını takip eder. Nitekim bu türün kökeninde yatan hızlı sanayileşme sürecinde, Jules Verne, H.G. Wells gibi bazı hayal gücü yüksek yazarlar yer alır.

Bilimkurgu ikinci ana sıçramasını ise Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra yapmıştır. Uçaklar ve nükleer araştırmacılar artık evrene açılabilmenin hayal değil, sadece zamanını bekleyen, olacak bir olay olduğunu ortaya çıkartınca, bilim kurgu da insanın özündeki en önemli soruya, yani dışarıda yalnız olup olmadığımıza ve uzayda neler olabileceğine odaklanmıştır.

Altmışlı yıllara geldiğimizde ise İkinci Dünya Savaşı sonrasında atom bombası ve uzay teknolojilerindeki gelişim bilimkurguya yön vermeye başlamıştır. Bilimin temel aldığı bu türde, uzay çağı teması ise baç tacı olmuştur.

Uzaya yapılan seferler, farklı türlerle tanışmalar, aya ve diğer güneş sistemi gezegenlerine yolculukları gibi temalar, artık bilimin ışığında olmakta ve bilimkurguya da doğal olarak ışık tutmaktadır.

Altın Çağ olarak adlandırılan 50'li yıllarda, yılda binlerce kitap gibi inanılmaz sayılarda gelişen Rus bilimkurgusu tamamen teknik gelişmelerle paralel ilerleyerek, soğuk savaş etkisi ile uzaya açılmaktaydı.

Bu durum insan psikolojisi temelli yazıları ile Stalinslaw Lem ve Isaac Asimov tarafından değiştirilmiş ve topluma bakış açısı, insanlık kavramı ve robot insan ilişkileri temel alınan yeni yere doğru itilmiştir. Asimov'un “Üç Robotik Kuralı” ve Lem'in “Solaris”'i insan kavramının ne olduğunu sorgulayan aykırı yapıtlardan birisi durumundadır. Bu konuyla ilgili incelenmesi gereken yazarlardan biriside “Blade Runner” ile Philip K. Dick'tir.

Günümüze gelindiğinde ise bilim kurgunun bakış açısındaki tarihsel değişimini gözlemlemek zor bir olay değildir. Nitekim teknolojinin gelişmesi, buna bağlı olarak da filmlerde kullanılan görsel efektlerinde gerçek bir görüntüden ayırt edilemeyecek kadar başarılı bir şekilde uygulanması ile birlikte bilimkurguda tamamen farklılaşmaya uğramıştır.

Dolayısıyla uçan arabalar, gelecekteki binalar, zaman yolculuğu gibi belli başlı konu başlıkları birçoğumuzun dikkatini çekmektedir. Durum böyle olunca bunun farkında olan yapımcılarda boş durmayarak, filmlerde bu unsurlar üzerinde ağırlıklı olarak durmayı tercih etmişlerdir.

Gerçi şu bir gerçek ki bilim kurguyu, bilim kurgu yapanda aslında beslendiği alt metindir. Bütün bunlarda bir yana diyecek olursak eğer, türün filmlerini son 20 senelik periyot içinde iyi takip edenlerin çok iyi bildikleri gibi filmlerde gösterilen birçok şey artık günümüzde yavaş yavaş gerçek olmaya başlamıştır.

Geçmişten günümüze kadar gelip, adından sıkça bahsettiren bilimkurgu filmlerinin üzerinden buyrun hep birlikte geçelim. Bakalım süreç içerisinde neler izlemiş, nelere hayranlık beslemişiz...

Metropolis (1927): Avustralyalı - Alman yönetmen Fritz Lang'ın çektiği sessiz bilimkurgu filmidir. Fütüristik bir distopya ortamında geçen film, sık rastlanan bir bilimkurgu temasını anlatır.


Kapitalist bir düzende işçiler ile işverenler arasında yaşanan sosyal krizi anlatmaktadır. Alman dışavurumcu sinema akımının bir örneği olan film aslında ekspresyonist olarak başlayıp daha ılımlı bir şekilde biter.



Sürekli tekrarlanan “üreten eller ile planlayan beyin arasındaki aracı, kalp olmalıdır” cümlesi, Almanlara o dönemde korporatizmin, ne kadar yakın göründüğünü anlatmaktadır.

The Day The Earth Stood Still / Dünyanın Durduğu Gün (1951): Robert Wise'ın yönetmenliği üstlendiği “The Day The Earth Stood Stil” adlı filmde, savaş sonrası, soğuk savaş Amerika'sında uçan bir daire Washington DC'ye konar ve içinden humanoid Klaatu ile robotu Gort çıkar. Olaylar ise böylece gelişmeye başlar.


The Thing (1951): The Thing/ Şey, 1951 yapımı Christian Nyby filmi, The Thing from Another World'un yeniden yapımıdır. Ancak yeniden çekimde 1951 yapımına esin kaynağı olan John W. Campbell. Jr'ın yazdığı `Who Goes There?' romanına daha sadık kalındı.


Film, buzda donduktan sonra canlandırılan şekil değiştirebilen bir uzaylı yaratık hakkındadır. Yaratık Antartika'daki bir bilimsel araştırma istasyonuna sızar ve Norveçli araştırma ekibini öldürür. Yakınlardaki bir Amerikan araştırma ekibi olayı araştırır ve sırayla yaratığın saldırısına uğrarlar.

War of the Worlds/ Dünyalar Savaşı (1953): HG. Wells'in dünyanın Marslılar tarafından istilasını anlatan romanından uyarlanmış bir başka soğuk savaş çağı filmi…


Film seçkimizi War of the Worlds ile sonlandırıp, devamı için yarın yine bekleriz diyor ve keyifli bir gün geçirmenizi temenni ediyoruz...

You Might Also Like

0 yorum :