Gece Gezgini...
Ezelden beri hep merak etmişimdir. Yoğun bakımda olan bir insan ölümle yaşam arasındaki o ince çizgide neler görür acaba diye… Şu ana kadar net cevaplar alamamakla birlikte Hollywood yapımcılarının da bir süredir bu sorunun peşinde olduğunu çok iyi biliyorum. Herkesin ilgisini çeken ama 2 bilinmeyenli denklem misali arz-ı endam eden bir süreçten ibaret bu durum.Kaldı ki 2 bilinmeyenli denklemin her daim bir çözümü yine vardır ama bu durumun böyle bir olasılığı dahi yok. En azından şimdilik…
Zira dün itibariyle başlayıp, bitirdiğim kitabın yazarı da bu gerçekliğe kafayı takmış olsa gerek ki, hikayesinin kurgusunu böyle bir olayın içine yerleştirerek, satırlara dökmüş. Ne yalan söyleyeyim ortaya da fantastik bir şey çıkmış.
Işığıyla şifa veren anlamına gelen Orpheus’un hikayesini biliyor musun bilmiyorum ama Pisagor ve Platon gibi birçok inisiyenin yararlandığı Orfe’nin öğretisi, diğer ezoterik ekollerde de görüldüğü gibi sürekli olarak tekrar doğuş ilkesini esas almaktaydı. Amaç, insanın semavi yanına zıtlık gösteren, Titanlarla simgelenen dünyevi, maddi tutkuları, nefsani arzuları yenerek kurtuluşa varmaktı. Bir nevi tekamülünü tamamlaması durumuydu…
Tabii inisiyatik öğretisinde kullandığı belli başlı sembolleri de vardı. Bunlardan bazıları Eurydike, Aether, yeraltına iniş, organlara ayrılma, iki yılanlı asa, Apollon, Küre, Lethe Çeşmesi, Mnemosyne Çeşmesi, kozmik yumurta, süt, şarap, yay, yılan ve gnöthi scauton yani kendini bil ilkesi…
Bu saydığım sembollerin birçoğu Gece Gezgini isimli kitapta adı sıklıkla geçen kavramlardan bazıları. Anlayacağınız hep birlikte günümüzden çok uzaklara, mitolojik evreye, oradan da tekrar günümüze uzanan bir yolculuk yapacağız. O halde yolculuğumuza başlayabiliriz demektir.
Kitap bir kaza sahnesiyle açılışını yapıyor. 14 yaşındaki Jack Perdu, Ovid’in Metamorfoz kitabına gömülerek yürüdüğü sırada kendisine doğru gelen bir arabanın varlığından bile habersizdir. Neler olduğunu bile anlayacak vakti olmadığı için kendisini yerde bulur. Derin bir uyku süreci içerisindeyken galerinin kolonundan kendisine seslenen birisini duyar. Euri’nin fısıltıları…
Karşınızda 61. peron der Euri, kilitli kapıyı gösterirken… Fakat Jack kapıya bakmıyordur, burası nereye gidiyor diye aşağıya inen merdivenleri işaret ederken. Merdivenlere yaklaşan Jack aşağıya doğru bakar. Hatırladığı kadarıyla turist rehberi sadece iki kat olduğunu söylemiştir.
“O turist turu… Ben sana sadece gerçek bir tur veriyorum”, der Euri. Dokuz kat var! Jack birden rüyasında New York’un altında dokuz kat olduğunu söyleyen hemşireyi hatırlar. Dokuz mu diyerek Euri’ye bakar ama Euri kollarını göğsünde birleştirerek gözlerini sadece ona diker ve emin ol, orada apayrı bir dünya var, der.
Jack rüyada olup olmadığını kontrol etmek için kendi kolunu çimdikler. Arkasındaki kırmızı yarım ay şekillerine bakar, o anda bir şey olur ve mucize şekilde başından geçen kaza aklına gelir.
Euri’yle birlikte, çözüme kavuşturacağı, bulması gelen bir annesi vardır ne de olsa… Çözüme kavuşturmayı başardılarsa bile bu hangi aralıkta oluyor dersiniz? Jack’te Euri ve annesi gibi ölmüş müdür yoksa… Tüm bunların çözümü mü? O da Orpheus’da saklı işte, okuyup, kendinizin görmesi lazım :)
Mitolojik hikayelerle harmanlanmış ve Goa Yayınları’ndan çıkan Gece Gezgini isimli kitabı okurken eminim çok keyif alacaksınızdır. Benim tek şikayetim kitabın hepi topu 176 sayfadan ibaret olmasıydı. Keşke biraz daha uzun olsaymış.
PS: Bakmayın siz benim bu şekilde konuştuğuma… Okumaya doyamadığımdandır sitemim :)
Kitap tam bana göreymiş , alıp okuyacağım , teşekkür ederim canım .
YanıtlaSilZeynepcim bir solukta bitireceğin kitaplardan birisi olacaktır eminim... Kurgusunu mitolojik ögelerden yola çıkarak çok güzel bir şekilde yapmış. Okursan konuşalım mutlaka... Çok öptüm canımcım, kucak dolusu sevgiler... :)
YanıtlaSil