Koku: Bir Katilin Öyküsü...

16:54 ebru altin 7 Comments

Kokulara karşı hangimiz duyarsız kalabiliriz ki, hele de biz kadınlar sözkonusuysak...

Nitekim günümüzde çeşit çeşit parfüm markalarının ve dolayısıyla birbirinden etkileyici kokuların bizlerin beğenisine sunulduğunu düşünecek olursak eğer güzel kokmanın olmazsa olmaz çekim alanına illa ki kapılmışlığımız oluyordur.

Kaldı ki burnunuza çalınan herhangi bir kokunun kime ve neye ait olduğunu unutmanıza da imkan yoktur. Zira insan hafızası hemen herşeyi unutabilecek potansiyele sahip olmasına rağmen kokuları yıllar geçmiş olsa bile asla silip atamaz. Dolayısıyla o koku, hafızanızın dehlizlerinde bir yerlere silinmemek üzere kaydedilmiştir bile...

Aslında güzel kokmaktan, kokulara geçiş yaptığım bu sürecin temel nedenini büyük bir başarıyla kurgulanmış ve Patrick Süskind'in her zaman olduğu gibi sihirli kelimelerinin arasında hayat bulan Koku: Bir Katilin Öyküsü isimli kitabı oluşturuyor.

Normal şartlarda bir kitabın günlerce elimde sürüklendiği pek aşikar değildir. Ancak bu öyle bir kitaptı ki açıkçası bitmemesi için elimden geleni yaptım. Ama her şeyde olduğu gibi bunda da bir sona gelmem gerekiyordu. Ve elim son! Kitap bitti. Eh bana da blogda böylesi başarılı bir kurguya sahip kitaba dair iki satır şey yazmak düştü.

Almanya'da ilk yayımlandığı sıralarda tam anlamıyla olay yaratan ve aylarca liste başında kalan sözkonusu bu kitap, açıkçası alışılagelmiş çok satılanların aksine toplum eleştirisinden çekinmeyecek türdeki çalışmalardan birisi niteliğinde olmuş...

Jean Baptiste Grenouille... Aslında adı sanı bilinmeyen bir dahi. Hem de önemi yadsınamayacak derecede olanlardan...

Tüm insani duyumlarını kaybetmiş, salt kokulara karşı duyarlı ve istediği kokuları üretmek için çalışıp, kendini insanlara kabul ettirmek isteyen bir dahinin hayatının anlatıldığı kitapta, Grenouille'yi muhteşem koku yeteneği olduğu halde, kendi kokusu olmadığı için, bu uğurda insan öldürmekten çekinmeyen bir katil olarak gözlemleriz.

Romana konu olan olay, 18. yüzyılda Fransa'da geçer. Herkesin ve her şeyin kokusunu almakta, tüm kokuları üretmekte gerçek bir dahi olan bu genç adam tüm dünyasını, kendi kokusunun olmadığını, bulunduğu yerlerde insanların insan kokusu alamadıklarını anladığı gün yitirmiştir.

Kendisi içinde tek bir çıkar yol vardır. O da başkalarına sanki insanmış izlenimi verecek kokular sürünmektir.

Toplum içinde bireyselliğini hiçbir zaman edinememiş, kendi benliğinin dışında her şeyi yaratabilmiş dahiyi sergileyen bu görkemli alegorinin olağanüstü bir akıcılıkla erişilen son bölümü, benzeri herhalde Kafka'da görülebilecek bir insanlık tragedyasının simgesidir.

Benim gibi geç kalıp böylesi muhteşem bir kitapla hala tanışmadıysanız eğer ısrarla okumanızı öneririm. Seçim için emin olun pişman olmazsınız...

PS: Filmini daha önceden izlemiş olmama rağmen kitabını daha yeni okuyabildim. Eh kitabın üzerine bir kez daha filmi izlesem hiç fena olmaz doğrusu.

You Might Also Like

7 yorum :

  1. Bende önce filmi izleyip sonra kitabı okuyup sonra tekrardan filmini izleyenlerdenim : ) Ama dediğin kadar var kitapta flm de çok iyiydi. İnsan da yeniden okuma, izleme hissi uyandırıyor.

    YanıtlaSil
  2. Ben kitabı ilk çıktığı zaman okumuştum ve çok beğenmiştim.Filmini kaç sene aradan sonra izledim ve filmi de çok başarılı buldum.

    YanıtlaSil
  3. Benim de en sevdiklerimden Kok'u:))

    YanıtlaSil
  4. Filmini izledim, yazınızı okuyunca gözümde canlanıverdi film.. Şimdi düşündüm ki kitabını da okumalıyım bir de kendi zihnimde çekmeliyim filmini:) Hatırlatma oldu benim için, teşekkürler... Bu arada keyifle takip edilebilecek bir bloğunuz var, emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  5. Seda; Siz de bendensiniz desenize... Önce filmi izledim, ardından kitabı okudum. Şimdi tekrardan filmi izleme sevdasındayım. Yalnız ne yalan söyleyeyim edebiyattan uyarlama filmler her zaman ben de hayal kırıklığı sebebi olmuştur ama ben her ikisini de pek bir tuttum. Siz de nasıl bir etki bıraktı, çok merak ettim doğrusu...

    Pembe kekik; Çok haklısınız. Her ikisi de hakkını fazlasıyla veriyordu doğrusu...

    Dersaadet; Böylesi bir kitabı sevmeyen yoktur herhalde :)

    Burcu; Off off offf, hele de kendi zihninizde çektiğinizde o keyfin tadına doyum olmuyor doğrusu. Bir an önce bu zevki yaşamanızı öneririm. Güzel ve nazik görüşlerinizden ötürü de çok ama çok teşekkür ederim. Kucak dolusu sevgilerimle... :)

    YanıtlaSil
  6. kitabı okuduğumda çok etkilenmiştim.Beğendiğim eserlerin arasındadır KOKU.Filmini izlemedim , en yakın zamanda izleyeceğim , aklıma düşürdünüz iyi oldu :)
    Bu arada ben de bloğunuzu ve paylaşımlarınızı çok beğeniyorum , sevgiler.

    YanıtlaSil
  7. Nasıl da şahaneydi filmi, kitabını da umarım okuyabilirim en kısa zamanda.

    YanıtlaSil