Kitapların peşine takılıp büyüleyici bir seyahat yapmaya ne dersiniz?

15:40 ebru altin 2 Comments


Hatırlayacağınız üzere geçtiğimiz günlerde romanlardan ilham alan otellerle ilgili post'umu hazırlarken, son zamanlarda bir trend haline gelen ve çoğu insan tarafından da kabul gören edebiyat turizmine dair bir yazı hazırlayacağımın bilgisini vermiştim. Ehh hazır tatil modundan da çıktığıma göre yazımı satırlara dökmek için hiçbir engelim kalmadı.

Şimdiye kadar pek duyulmamış, son yıllarda ise edebiyat tutkunları için adeta trend haline gelen bu seyahat türü tam olarak neyi kapsıyordu peki? Neydi onu bu denli popüler hale getiren? Havası, suyu, ambiansı mı yoksa bambaşka bir şey miydi onu bu kadar etkili kılan?

Sorular, sorular, sorular... Ardı ardına sıralanabilecek nitelikte bir sürü soru kalıbı! Ama yine de kültür turizminin bu yeni biçimi hakkında fikir sahibi olmayanlar için öncelikle şunu belirtmekte yarar var. Edebiyat turizmi adı üzerinde edebiyatla bir biçimde alakalı şehirlere, kasabalara veya mekanlara seyahat anlamına gelmekte. Yani bir nevi yazarların yaşadığı yada romanlarının geçtiği yerlere yapılan yolculukları içeriyor.

Her zevke ve her kültürel sınıfa uygun bir yer bulmak da mevcut. Dileyen Ege adaları olmak üzere Homeros destanının geçtiği yerleri gezebilirken, dileyen de Kafka'nın Prag'ına doğru yola çıkabilir.

Düşünsenize kaç edebiyat tutkunu bir kitabı okuyup da karakterin peşinde kendisini sürüklenip, giderken bulmaz. Bir bakmışsınız Paris'te, bir bakmışsınız Dublin'in sokaklarında dolaşıyorsunuz. İşte hayalinizdeki bu imgelemeleri gerçekliğe dönüştürmek için edebiyat turizmi tam da size göre birşey.


Maeve Binchy'nin kitaplarıyla Dublin'in sokaklarında gezip, hüznün, umudun, hırsın, sevginin, kırgınların giderildiği o meyhaneyi hatırlamayan kaç kişi vardır ki? Peki sadece Maeve Binchy ile mi geziyorduk o sokakları. Elbette hayır!

James Joyce, Samuel Beckett, Oscar Wilde ve William Butler Yeats'ın müdavimi olduğu, gaz lambasının titreyen alevleri altında, İrlanda viskisi eşliğinde kaleme aldıkları eserleri ve o matruk barı unutmak ne mümkün.

Peki Paris'in edebiyat başkenti sıralamasında birinciliği kimseye kaptırmamasının nedenini hiç düşündünüz mü? Gelin birlikte beyin fırtınası yapalım. Asıl neden Victor Hugo muydu yoksa? Yok, yok kesin Alexander Dumas'tır diyenler için hemen söyleyeyim. Elbette ki asıl neden ne Hugo ne de Dumas'tan dolayıydı...


Asıl neden elbette ki 1900'lerin ilk yarısında Ernest Hemingway, Gertrude Stein ve elbette ki Muhteşem Gatsby'nin yaratıcısı F. Scott Fitzgerald gibi birçok yazar ve sanatçının bu büyülü şehirde yaşamış olmasıydı.

Her ne kadar edebiyat turizmi ülkemizde daha gelişmemiş olsa da önümüzdeki günlerde bizde de etkisinin büyüyeceğine dair inancım sonsuz. Benim için yurt içi olmuş, yurt dışı olmuş farketmez, yeter ki edebiyat turizmine dair bir seyr-ü sefer de bulunayım diyenler için gidebileceğiniz yerlere gelin birlikte göz atalım.

Edebiyatın Başkenti Paris...

Siz, siz olun yolunuzu Paris'e düşürdüğünüz bir gün de mutlaka Hotel du Quai Voltaire'e gidin. Bir yanınızda Seine Nehri, diğer yanınızda ise ünlü Louvre Müzesi...


Burada konaklamanız da şart değil elbette. En azından lobisinde oturup, kahvenizden bir yudum aldığınızda da o havayı rahatlıkla soluyabilirsiniz. Unutmamanız gereken tek şey Oscar Wilde gibi dünyaca ünlü bir yazarın bu otelde uzun süre yaşamış olması.


Paris'te görmeniz gereken yerlerden birisi de elbette Samuel Beckett ve James Joyce'un yaşadığı bölge olarak da bilinen Ecole Normale Superieure. Godot'u Beklerken'i veya Ulysses'in kahramanlarının yaşadığı bu bölgede dolaşmak ve o havayı solumak eminim ki sizi bambaşka bir boyuta sürükleyecektir.


Ya Victor Hugo'nun ünlü kahramanı Notre Dame'ın yavaş adımlarla çıktığı kilisenin merdivenlerine yada Marais bölgesinde bulunan La Maison de Victor Hugo'nun bugün müzeye dönüştürülmüş evini görmeye ne demeli?


Ernest Hemingway’i de unutmamak lazım. Zira Güneş Gene Doğar isimli eserini yazdığı yerdir Paris...

O zaman hadi gelin fotoğraflarla zamanda yolculuk yapalım...

Duyduk duymadık demeyin! Yarın Oliver Twist'i düşlemek üzere Londra'da olacağız...

You Might Also Like

2 yorum :