Zemberekkuşu'nu nasıl bilirdiniz?

15:04 ebru altin 0 Comments


Kayınbiraderinizin adını taşıyan kediniz, bir gün hiç iz bırakmadan yok olsa ve karınız da onun bulunması için bir medyuma başvursa, medyumun adını Yunanistan'ın bir adasından alan kardeşi ise sizinle rüyanızda sevişse ve üstüne bu da yetmezmiş gibi karınız da kediniz gibi ortadan kaybolmuş olsaydı ne yapardınız?

Hohhh! Hadi bakalım buyrun burdan yakın!

Yoksa hafif bir kokuyla karışık, beyin dalgalarınızda bir hareketlenme, efendime söyliyim bir yanma falan mı hissettiniz? Cevabınız evet ise hemen söyleyeyim, devreleri yakma konusunda yalnız değilsiniz, zira ben de varım!

Sizi bilemem ama benim Japon edebiyatının aykırı çocuğu Haruki Murakami ile tanışma şerefine erişmem, adeta bir tuğla kalınlığında olan 1Q84 isimli kitabıyla birlikte olmuştu. Sonrası da sırasıyla geldi tabii...

1Q84 ve İmkansızın Şarkısı derken Zemberekkuşu'nun Güncesi ile yeni bir maceraya doğru yola çıkma zamanım gelmişti artık. Sahi Zemberekkuşu dedikleri şey nasıl bir şeydi ki? "Ki-ki-ki diye ses çıkarmasının yanı sıra biz Zemberekkuşu'nu ne zamanlar görüyorduk veya göremiyorduk? Görüntüsü nasıldı? Kitap kapağındaki gibi miydi yoksa görüntüsü, hani olabildiğine endamlı türlerden falan!

Gerçek ile olağanüstü arasında gidip gelen yazar, hayalgücünün genişliğini bir kez daha gözler önüne sererken, çağdaş politikanın anlamsızlığından, İkinci Dünya Savaşı'nda Japonların saldırganlığından ve aşkın gelip geçiciliğinden söz etmeden de edemiyor bu kitabında!

Kitabın Tokyo'nun bir banliyösünde yaşayan ana karakteri Toru daha otuzlu yaşlarının başında; işsiz, evliliği kötü giden ve amaçsız biridir.

Perili olduğu söylenen bir evin bahçesinde önce kedisini sonra da karısını arar bu genç adam. O sırada ise 16 yaşındaki perukacı May Kasahara ile tanışır. Daha nice ilginç karakterlerle tanışması da cabası...

Aslında sıradan bir adamdır Toru Okada!
Ama sıradanlığının içinde bile sıradan olmayan şeyler gelip, vuk'u bulur.
Soğukkanlı olduğu içinde olayları akışına bırakır.
Kimbilir belki de tekamülü gereği öyle yapıyordur.
Okada'nun başına neler gelmez ki?
Önce beyzbol sopalı bir adamla dövüşür, ardından canlı canlı derisi yüzülen insanlara dair anıları dinler ve karısının kayboluşunun ardındaki sırrı arayıp, durur.
Ama ne yaşarsa yaşasın, umudunu yitirmez.
Çünkü karanlık bir odanın kapısının altından sızan incecik bir ışık huzmesi kadar güçlüdür umudu!
Dünyanın en çirkin adamıyla tanışır, her ne kadar kuyruğu eskisi gibi yamuk olmasa da kedisi eve geri döner ve bir sabah yüzünde mavi bir lekeyle uyanır.
Peki bunlar onun için önemli midir?
Elbette ki hayır!

Murakami'nin büyük bir ustalıkla bir metafor üzerine oturtarak kurguladığı bu kitabından öne çıkan başlıkları ise Kuyu, Hırsız Saksağan, Kahin ve Kuşçu oluyor.

Konu bakımından her ne kadar Leb-i derya gibi bir durum sözkonusu olsa da roman iki ana konu üzerinde dönüp dolaşıyor.

1. Romanın kahramanı Toru Okada'nın özel hayatı, takip edeceği yol ve bulacağı çözümler...
2. Toru Okada'nın hayatındaki insanların ve hayvanların Okada'ya olan etkileri!

Boş yere demiyoruz herhalde! Toplamda 738 sayfa olan Zemberekkuşu'nun Güncesi, Doğan Kitap tarafından Türkçe'ye çevrilerek, Murakami hayranlarının beğenisine sunuldu.

Öykü ve romanlarında, karakterlerin psikolojik olarak portresini başarıyla çizen ve okuyucunun karakterlerle rahatlıkla empati kurmasını sağlayan yazar, adeta kulağınızda hoşunuza giden bir müziğin dinleyici de bıraktığı o eşsiz hazza sahip nitelikte bir tat bırakıyor.

Böylesi bir yazarla hali hazırda tanışmamış olanlara ise sadece şunu söylemek istiyorum.

Emin olun, çok şey kaçırıyorsunuz...

Yol yakınken güçlü kelimeleriyle tüm benliğinizi ele geçirecek bu muhteşem adamla bir an önce tanışın derim.

Merak etmeyin, kesinlikle pişman olmayacaksınız!


You Might Also Like

0 yorum :