Çavdar Tarlasında Çocuklar!

14:42 ebru altin 0 Comments

Zaman zaman da olsa okuduğunuz bir kitabın bittiği için üzüldüğünüz anlar oluyor mu hiç?

Açıkçası benim oluyor.

Evet, evet yanış okumadınız. Ciddi ciddi oturup, üzülüyorum.

Kimbilir belki de, kendimden bir parça bulduğum karakterin peşine düştüğüm o maceralı yolculuğun hali hazırda devam etmesini istediğim içindir üzülmem.

Aynı geçtiğimiz günlerde okuduğum, ancak yazmaya bir türlü fırsat bulamadığım Çavdar Tarlasında Çocuklar da olduğu gibi...

Kitap, kırklı yılların sonunda, başarısız bir kolej öğrencisinin Noel öncesi yaşadığı sıradışı birkaç günü, kahramanının ironik anlatımı aracılığıyla bizlere ulaştırıyor.

Kitabımızın baş kahramanı ise bu sefer maddi durumu oldukça iyi bir ailenin birkaç kolejden kovulmuş, çevresindekilerce tuhaf biri olarak görülen çocuklarından biri. Oysa bu sefer ki kahramanımız insanlar hakkında kesin yargıları genellemeleri olan, iki kayıp travması yaşayıp, içinde bulunduğu dünyada yer bulamama duygusuyla yaşamaya çalışan bir ergendir.

Bu arada bilinç akışı tekniği ile kaleme alınan bu kitapta, Holden'ın iç sesini takip ederken kimi zaman sarf edilen bir cümleden dolayı yer yer kendimizde bir alt metin yazarak ilerlemek durumunda kaldığımızı da belirtmeden geçemeyeceğim.

Aslında kitap boyunca Caulfield'ın ağzından türlü türlü tasvirler, hayat hikayesi ve kimseyi sevmeyen bir çocuk dinliyoruz.

Tüm bu süreç içerisinde de okuyucu olarak bir taraftan kolej ortamındaki hiyerarşinin şiddete varan sonuçlarına tanıklık ederken, bir taraftan da bu kurumlarda düzenin sarsılmaması uğruna göze alınan adaletsizliğe üzülüveriyoruz.

Kimbilir belki de bize çok tanıdık geldiği içindir bu denli üzülmemiz...

Tabii tek farkla!

Bu sefer üzüldüğümüz kişinin adı Holden Caulfield!

Hayatı ile ilgili birçok plan yapıp, kendi can sıkıntısını gidermeyen bu planlarını zaman içerisinde birer oyuna dönüştüren ancak kurumsallaşmış bir hayattan da kaçış planını asla uygulama fırsatı bulamayan bir kahraman!

Tüm kötücül düşüncelerden uzak, bir o kadar da yüreği tertemiz olan biri...

Ki yüreğinin temizliğini kardeşine fısıldadığı cümleler aracılığıyla bile net bir şekilde görmüyor muyuz?

"Her gün, büyük bir çavdar tarlasında, oyun oynayan çocuklar getiriyorum gözümün önüme. Binlerce çocuk! Yetişkin olarak benden başka kimse yok ortalıkta. Ve çılgın bir uçurumun kenarında durmuşum. Ne yapıyorum burada? Uçuruma yaklaşan herkesi yakalıyorum. Nereye gittiklerine hiç bakmadan koşarlarken, ben bir yerlerden çıkıyor ve onları yakalıyorum. İşte bu yüzden ben Çavdar Tarlasında Çocukları yakalayan biri olmak isterdim."

Okurken gerçekten de karşınızda 15 yaşında bir çocuk olduğu hissi yaratan Çavdar Tarlasında Çocuklar, gerek anlatım dilinin yalınlığı gerekse de ustaca yapılmış betimlemeleriyle sizi bir anda içine çekiveriyor. Kelimeler adeta okurken kayıp gidiyor. Size ise kayıp giden o kelimelerin ardına düşüp, bir düşün içinde tekrardan hayat bulmak kalıyor.

Özellikle okumayanlar için şunu söylemek isterim. Hala fırsatınız varken Sallinger'in bu muhteşem kitabına sıkı sıkı sarılın. Kimbilir belki siz de kendi Çavdar Tarlanızda size ihtiyacı olan birilerine derman olursunuz, belli mi olur... ;)


You Might Also Like

0 yorum :