Satranç...

10:21 ebru altin 3 Comments

Satrancın çekiciliği temelde bir tek şeyden kaynaklanır. O da stratejisinin farklı beyinlerde, farklı biçimlerde gelişmesidir.

Bu tinsel savaşta siyah, beyazın o an hangi manevrayı yapacağını bilemeyeceğinden ötürü sürekli tahminler yürütmeye ve dolayısıyla çıkış yolları bulmaya çalışırken, beyaz da siyahın hain amaçlarını anlamaya ve baltalamaya uğraşır.

Ya aynı kişi siyah ve beyazı oynarsa? İşte o zaman tutarsız bir durum ortaya çıkar. Çünkü beyin bir yandan birşeyi bilmek, öte yandan da bilmemek durumundadır.

Beyaz olarak oynarken, bir dakika önce siyah olarak istediği ve amaçladığı şeyleri kafasından silip atabilmelidir. Bu nedenle aynı aşk temasında olduğu gibi karşınızda bir eşinizin olması gerekir.

Bu satırları neden yazdım peki? Aslında cevap basit. Tüm bu satırları yazmamın tek bir sorumlusu var, o da elbette ki Stefan Zweig'in kaleme almış olduğu Satranç isimli kitabı...

Adını bir süredir duymuş olmama rağmen açıkçası elimde okunmayı bekleyen kitaplar oldukça fazla olduğundan, bir türlü okumak adına fırsat bulamamıştım. Ta ki arkadaşımın bende var demesine kadar...

Dayanamadım ve tahmin edeceğiniz gibi arkadaşımdan alıp, bir solukta okumaya başladım. Yetmedi, bir daha okudum. Çünkü kafamda eksik kalan taşların yerli yerine oturması gerekiyordu.

Dolayısıyla ustaca yazılan bir kitabı bu kadar çabuk elimden bırakmak istemedim. Stefan Zweig'in Brezilya'da sürgündeyken yazdığı ve 1942 yılının soğuk bir Şubat ayında gerçekleştirdiği intiharından birkaç ay önce tamamladığı Satranç, bir nevi Avrupa kültürünün nasyonal sosyalist tehlike altında yok oluşuna işaret ettiği döneme parmak basıyor.

Satranç, rastlantı sonucu eline geçirdiği bir kitapla satrancın inceliklerini öğrenerek, bu oyunu bir tutkuya dönüştüren ve giderek bu tutkusu yüzünden beyin hummasına yakalanan Dr. B'nin öyküsüdür aslında... Zeka işi bir oyundan ziyade derinlerde bir yerde bir veda mektubudur da oysa...

Avrupa kültürüne elveda derken, yaşama da veda etmeyi seçen Zweig'ın son yapıtı olan Satranç, gerilimli kurgusu ve kahramanın ruhsal gelgitlerinin işlendiği dokusuyla kısa ama her bakımdan müthiş bir uzun öykü. Tavsiye eder miyim? Elbette ki... Hayata daha farklı bir pencereden bakabilmek adına mutlaka alıp, okumalısınız derim, benden söylemesi :)

Ps: Böyle bir konuya sahip kitabı beyazperde de izlemek nasıl olurdu acaba?
PS 1: Kitaba tek kelimeyle bayıldım. Keşke bu kadar kısa olmasaydı. Tadı damağımda kaldı doğrusu...

Satranç
Yazar: Stefan Zweig
81 sayfa

You Might Also Like

3 yorum :

  1. bu yılın okuduğum ilk kitabıydı ve daha önce okumadığım için pişman oldum. çoook keyifli bir kitap. 80 sayfada öyle çok şey anlatmış ki, bayıldımmm. Herkes okusun istiyorum, eşim ve kardeşim okudu, gördüğüm arkadaşımın eline tutuşturuyorum, bunu oku diye. senin de okuyup güzel bir zaman geçirmiş olmana çok sevindim;)

    YanıtlaSil
  2. Bu yılın ilk kitapları arasındaydı listemde okudum ama hiç beğenmedim hatta sıkıldım okurken...
    Bilmiyorum ama belkide yazarın anlatım dilini sevmedim.

    YanıtlaSil
  3. Kitaplıkta sırasını bekleyen kitaplar arasında, yorumunuzla daha da ilgimi çekmeye başladı.

    YanıtlaSil