Yaşam Şifresi: Ya Şifreyi Unutursak...

13:01 ebru altin 0 Comments

Parabolik hesaplamalar, kuantum fiziği veya paralel evren denildiğinde akan sular durur benim için… Evet, fizikçi değilim ama bu konulara dair ilgimin olduğu da su götürmez bir gerçek.

Özellikle bilim kurgu türündeki filmlerin çoğunda ele alınan; zaman yolculuğu, paralel dünyalar, kendini başkasının vücudunda bulma, hafıza kaybı veya silinmesi, sanal gerçeklik, kuantum sıçramaları, ölümden sonra ne var gibi kavramlar, son zamanlarda sıkça işlenen konular arasında yer alıyor.

Moon filminden hatırlayacağınız üzere Duncan Jones ismini şu aralar, insan zihninin özelliklerini, sözkonusu kavramlar arasına katarak, değişik bir bakış açısı getirdiği son filmi “Yaşam Şifresi / Source Code” ile birlikte bir kez daha duyumsar olduk.

Malum zamanda yolculukla ilgilenen bilimadamlarının bahsetmekten en çok hoşlandığı kısım elbette ki geleceğe yolculukla ilgili kısımdır…

Işık hızına yakın hızda yol aldığınızda, saatinizi yavaşlatmayı başarabilirsiniz. Bu da direkt olarak gelecekte hareket edebilmenizi sağlar. Geçmişe yolculuk ise daha problematik ve tam olarak nasıl işleneceği bilinmeyen bir durumdur… Veya şöyle de diyebiliriz tabii ki… Bilindiği halde ifşa etmenin zor olduğu bir gerçek. İki bilemediniz üç bilinmeyenli bileşen misali…

Fiziğe göre geçmiş değiştirilemez. Öneri olarak paralel evren ortaya atılır. Bizimkine eş ama kopya bir gerçeklik… Filmimizde iş bu noktada bize, başka bir gerçekliğe sekiz dakikalık bir süre için geçebilme şansını sunuyor.

Hava Kuvvetleri Pilotu Colter Stevens, Afganistan’da savaşırken, kendisini birden Chicago’da bir hız treninin içinde, başkasının vücudunda bulur. Karşısında Christina adında kendinin tanımadığı ancak belli ki kadının kendini tanıdığı birisi oturmaktadır.

Corter, tuvalette kendisine sığınacak yer ararken aynada kendi yerine başkasının yansımasını görmesiyle şok olur. Cüzdanında ise bir sınıf öğretmeni Sean Fentress’in kimliği vardır. Şokun etkisi daha geçmemiştir ki trenin içinde aniden büyük bir patlama meydana gelir. Ve boom…


Başına ne geldiğini anlayamadan tren havaya uçar ve Colter kendini ordu tarafından kontrol edilen bir kapsülde bulur. Hatırlayamamasına rağmen “Yaşam Şifresi” adı verilen bir programa katılmıştır.

Program kapsamında Colter, Chicago’da bir treni havaya uçuran ve daha binlercesini de öldürmeyi planlayan bombacıyı saatler öncesinden tarif edebilmek için yüksek önemlikli bir göreve atanmıştır. Çok gizli bir program olan Yaşam Şifresi sayesinde Colter, paralel bir gerçeklikte Sean olarak davranabilmektedir. Trene geri dönüşünde Colter’ın bombacının kimliğini tanımlayabilmesi içinse tam tamına sekiz dakikası vardır.

Her seferinde yeni deliller toplasa da avı onu da en sonunda atlatmayı başarır. Daha fazla bilgi aldıkça, bu ölümcül faciayı önleyebileceğine daha çok inanır. Sonuç mu? Onu da bir zahmet siz seyredip, görün…

Kapalı mekan çekimlerinin çok yoğun bir şekilde gerçekleştirildiği Yaşam Şifresi / Source Code adlı filmde, Jake Cyllenhaal, ilk 10 dakika çok zayıf halka gibi gözükmüş olsa da 11. dakika itibariyle olayı tabir-i caizse tek başına götürüyor. Cylelnhaal’ın ismini hatırlayamayanlar için Brothers ve Brokeback Mountain demem anımsamalarında yardımcı olacaktır herhalde…

Geri dönüşlerde aynı sekiz dakikaya tanık olduğumuz, kahvenin dökülmesi, kola kutusunun açılması, telefonun çalması, kondüktörün bilet için gelmesi gibi detaylar her seferinde tekrar tekrar yaşanır. Ama her seferinde bir değişik versiyonuyla olayları yaşarız.

Açıkçası birbirine paralel giden tüm bu detayların ustalıkla işlendiği keyifli bir 95dakika geçirmeyi düşünenlerdenseniz eğer “Yaşam Şifresi / Source Code” isimli filme bir göz atın derim. Eminim ki pişman olmayacaksınızdır.

You Might Also Like

0 yorum :