Konak Sineması Çocuk Etkinlikleri...

Konak Sineması Çocuk Etkinlikleri, 23 Nisan'a özel ücretsiz çocuk filmi gösterimleri ile devam ediyor. Konak Sineması, 23 Nisan Pazartesi günü "Çirkin Ördek Yavrusu ve Farecik" ile "Lilly ve Sihirli Kitabı" filmlerini çocuklar için ücretsiz olarak gösterecek.

Bu muhteşem bayramda gösterilecek filmlere gelin, birlikte göz atalım...

Çirkin Ördek Yavrusu ve Farecik

Hans Christian Andersen'in dillere destan masalı Çirkin Ördek Yavrusu'nun farklı bir uyarlaması olan bu eğlenceli ve şirin mi şirin hikaye, Çirkin Ördek Yavrusu ve annesi Ratso'yu anlatıyor. Üstüne üstlük Ratso, bir baba olması gerekirken Çirkin Ördek Yavrusu için anne rolünü kabul ediyor. Dürüst olmak gerekirse Ratso, Çirkin Ördek'in ne annesi ne de babası olabilecek nitelikte. Çünkü Ratso bir fare...

Zavallı farecik Ratso'nun tek günahı Çirkin Ördek yumurtadan çıkarken onun yanında olması ve bir anda kendini ona bakmak için sorumlu hissetmesi. Ratso, kendi oğluna annelik yapamazken Çirkin Ördek'e nasıl babalık yapabilir ki? Biliyoruz, kafanız karıştı, tıpkı Ratso gibi...

Hınzır şehir fareleri çetesinden kaçıp bir dolu kümes hayvanı ile bir çiftlikte barınmaya çalışmak nasıl hissettirir acaba? Özellikle de emirleri kukladan alan bir kedi ile aynı çatıda yaşarken. Hayat kolay değil. Daha önce ördek yavrusu büyütmeye çalışmış herkes bunu söyleyebilir.

 Seanslar: 11.30 - 13.30 - 15.30 - 17.30

Lilly ve Sihirli Kitabı

Kahramanımız Lilly 10 yaşlarında, tamamı ile normal bir hayat süren kızdır. Ta ki bir gün bir büyü kitabı, koruyucusu küçük ejderha Hector ile birlikte odasında belirene kadar...

Surulanda adlı büyücü, adını ve kitabını devretmek için Lilly'yi seçmiştir. Ancak bir şartla... Lilly bu göreve layık olduğunu 99 saat içinde kanıtlamalıdır. Kitabın içindeki büyülerin açtığı gizemli bir dünya ve kitabın peşinde olan kötü büyücü Hieronymus ise Lilly'nin işini zorlaştıracaktır.

Lilly The Witch, Oscar ödüllü yönetmen Stefan Ruzowitzky'den çocuklara yönelik fantastik bir macera niteliğinde...

Seanslar: 12.00 - 14.00 - 16.00 - 18.00

Açlık Oyunları: Oyun Başlasın!

Eylül 2008'de yayınlandığından bu yana 180 hafta üzerine üst üste ve The New York Times bestseller listesine girdiğinden bu yana 3 yıldır ardarda liste başı çekip, USA Today ve Publisher Weekly'nin çok satanlar listesinde kalan Açlık Oyunları, malum ülkemizde Pegasus Yayınları tarafından 2009 yılında yayınlanmış ve kısa süre içerisinde de elden ele dolaşmaya başlamıştı.

Açıkçası o dönemde bu kitabı bir arkadaşımdan okumak için almama rağmen, nedendir bilinmez bir türlü kitaba odaklanamamıştım. Dolayısıyla da hiç adetim olmamasına rağmen kitabı yarıda bırakmak durumunda kalmıştım. Durum böyle olunca film vizyona girer girmez merakıma yenik düşüp, kendimi şekilde de görüldüğü üzere Açlık Oyunları'na atıverdim. Film, bir madencinin kızının, karanlık bir geleceğinin piyon olduğu ölümcül bir TV yarışmasından duygulu, fedakar bir kahraman olmasına ve uğruna savaşması, koruması gereken ailesinden daha fazla insan olduğunu farketmesine dönüşmesini anlatıyor.
Önceleri Kuzey Amerika olarak bilinen yıkıntılarda, yıllık Açlık Oyunları başlamak üzeredir ve 16 yaşındaki yarışmacı Katniss Everdeen, korkusuz rakiplerini yenme şansı yakalamaktan ne yazık ki çok uzaktadır.

Gizli ve gizemli bir hükümet binasından yönetilen Panem ulusunun çoğu gibi Katniss'de 12 esir bölgeden birinde yaşamaktadır. Yıllarca süren kaos ve savaşın ardından insanlar haşin ve bir o kadar da yitik bir diktatörlükle bastırılır. Her yıl Hasat Günü'nde bölgeler, kurayla yada gönüllü olacak şekilde bir erkek ve kız seçerek, kendilerini temsil edecek kişiyi Capitol'ün çarpık eğlence anlayışındaki bu etkinliğe gönderirler.

Capitol, gücünü kanıtlayıp kontrol uygularken, aç halka böylece tutunacak bir umut dalı da vermiş olur. Açlık Oyunları işte bundan ibarettir. Tribute'ler olarak bilinen 24 ergen savaşçı yoğun bir gladyatör yarışının ortasına atılır ve içlerinden biri hayatta kalıncaya kadar süren yarışmalar da TV'den canlı yayınlanır.
Ve Katniss yarışmaya dahil olduğu andan itibaren artık bunun bir geri dönüşüde olmayacaktır. O gün Bölge 12'de beklenmeyen birşey olur. Katniss'in hayatı boyunca büyütüp baktığı küçük kardeşi Primrose oyunlara seçilir. Tüm cesurluğu ve özverisiyle Katniss, kardeşi yerine gönüllü olur ve kaderini sonlandırabilecek bu yarışa girer.

Katniss, bu yarıştan sağ çıkmayı başarır mı yoksa başarmaz mı bilinmez ama distopik evrenler malum hem edebiyatta hem de sinemada her zaman ilgi çekici olmayı başarmıştır. Bundan sonrasında da eminim ki bu başarı durumu tam gaz ilgi çekmeye devam edecektir.

Suzanne Collins'in çok satan kitabından Garry Ross tarafından beyazperdeye uyarlanan Açlık Oyunları, distopik filmler kategorisinde hatırı sayılır bir yer edinirken, Jennifer Lawrence'in performansı ile de sinemaseverlere açık bir şekilde adeta göz banyosu yaptırıyor.

Kitabı okumuş olun veya olmayın, maceraya ben de varım diyorsanız eğer Açlık Oyunları'nı kaçırmayın derim. Hepinize şimdiden iyi seyirler... :)

Her Roman Bir İlk Sayfayla Başlar

Duyduk duymadık demeyin! 2012'nin dev kültür projesi KafeKitap.com ve ülkemizin yarınlarının kültür yaşamına çok önemli değerler kazandıracak olan Yeşil Kalem Ödülleri işbirliğinde hazırlanan Tefrika Roman Ödülleri, 1 Mayıs 2012 günü tefrika.net internet adresinde başlıyor.

Yarışmanın koşulları
  • Her yazar aynı gerçek ad veya rumuzla en çok bir tefrika ile yarışmaya katılabilir.
  • Yarışmanın süresi 3 aydır. (1 Mayıs - 1 Ağustos 2012)
  • Yarışanlar rumuzlarının yanısıra tefrika.net ile yaptıkları yazışmalarda gerçek adlarını kullanmak zorundadırlar.
  • Yarışanlar, eserlerini göndererek onların kendilerine yayın hakları bağlamında ait olduklarını, özgün bir çalışma olduklarını garanti ederler.
  • Yarışmada periyod süresi 1 - 15 gündür. Sonraki bölümün tefrika.net'e ulaşmasının gecikmesi durumunda yarışan ve eseri yayından kaldırılır.
  • Yorumcular, oyladıkları ve yorumladıkları eser ve yazarın yakını olmadıklarını garanti ederler.
  • Yarışmanın sonucu 3 ayın sonunda yorumlarla birlikte tefrika.net yayın komitesinin görüşleri sonrasında belirlenir.
  • Ödüle değer görülen eserler Kafekitap.com tarafından baskı ve elektronik kitap olarak yayınlanır.
  • Yarışanlar açık ad ve gizli rumuzlarla kendi eserlerini destekleyemez, destekletemezler. Sözkonusu durum gerçekleştiği anda yarışan diskalifiye edilir.
  • Eserlerin yayın hakları, ödül kazanıp yayınlanıncaya kadar eser sahiplerinin kontrolü ve sorumluluğundadır.
  • Tefrika.net, yarışanlarını noter kanalıyla açık ve adlarını onaylatarak eserlerini güvence altına almalarını salık verir.
  • Yarışma bitiminde, ödül kazanamayan ve övgüye değer görülen eserle tefrika.net sitesinde eser sahiplerinin izni dahilinde sonraki yarışmaya kadar yayında kalabilir.
Alklınıza takılan ger türlü sorunuz için tefrika@tefrika.net adresinden bilgi alabilirsiniz. Ben yarışmaya katılacağım, var mı başka katılan arkadaşlar :))

Tembel Fare Tini Kütüphane Yolunda...

Çocuk yazınının usta kalemlerinden Ayla Çınaroğlu, çok beğenilen Tembel Fare Tini dizisinin merakla beklenen yedinci kitabı ile sevenleriyle buluşacak olmanın heyecanını yaşıyor.

Dizinin altıncı kitabı Resim Dersi'nin yayımlanmasının ardından geçen zamanda Tini hiç değişmedi. Yine aynı şirinlikte, yine aynı tembellikte hayatına devam ediyor. Mustafa Delioğlu'nun özgün çizimleriyle renk kattığı küçük faremiz, yeni macerasında miskinliğin ve unutkanlığın dozunu biraz kaçırıyor.

Günlerden bir gün, Tini sevgili arkadaşı Şini'ye birlikte Büyük Kütüphane'ye gitme sözü verir. Söz ağzından çıktığı için tutacaktır mecburen. Ama taa kütüphaneye kadar da yürümeyi gözü almaz bir türlü. Şini'nin zorlamalarıyla kütüphaneye geldiklerinde Tini'nin dili tutulur adeta...

Herhalde dünyanın bütün kitapları buraya toplanmış olmalı, diye düşünür. Binlerce kitap arasından hangisini ödünç alacağına bir türlü karar veremez. Kitaplar gözüne güzel görünür ama okuma fikri biraz yabancıdır onun için...

Şini'nin girişimleriyle resmi bol bir dinozor kitabı seçip, ayrılırlar kütüphaneden. Tini için yepyeni bir başlangıçtı o an... Yoksa Tini okumaya merak mı salacak dersiniz? Tabii bunun için öncelikle yolda kaybettiği kitabını bulması gerekiyor.

Anonymous: Shakespeare Bir Sahtekar mıydı?

İngilizlerin dünya edebiyatına kattığı en önemli kişiliklerden birisi hiç şüphesiz ki William Shakespeare'dir. Dolayısıyla Shakespeare'ın adını bugüne kadar imzasını attığı birçok oyundan dolayı duymayanımız kalmamıştır herhalde. 
Bir Yaz Gecesi Rüyası, Romeo ve Julyet, Kral Lear, Macbeth ve Hamlet açıkçası aklıma ilk etapta gelen oyunlarından sadece birkaçı. Doğrusu William Shakespeare'a dair bir filmi izlemeyeli yıllar olmuştu. Bu nedenle seneler önce izlediğim Aşık Shakespeare'den sonra Anonymous gibi bir filmi izleyerek o döneme yolculuk yapmak benim için inanılmaz keyifli oldu, diyebilirim.

Filmin genel olarak insanlarda oluşturmaya çalıştığı olgu tek kelimeyle şu! Dünya edebiyatına yön veren William Shakespeare, eserlerini gerçekten de kendisi mi yazmıştı yoksa o sadece bir piyondan mı ibaretti?
Olgu her ne kadar bu gibi gözükse de bana göre filmin izleyiciye aksettirdiği olaylar silsilesinin başında devrin İngiltere'sinde yani bir nevi sarayda dönen dolaplar gelmekte...

Aslında film süreci içerisinde o günden bugüne hiç değişmeyen bir mantığa şahit olmuyor da değiliz hani... Yobaz zihniyetin sanatı günah sayması, insanların hayatlarıyla oynanması gibi durumlar açıkçası gözüme çarpan detayların en başında gelmekte. Film, her kadar Shakespeare sahtekar mıydı, değil miydi diye sorsa da değindiği konunun tamamen farklı boyutlarda olduğu da gün gibi ortada...
John Orloff'un kaleme aldığı, Roland Emmerich'in yönetmenlik koltuğuna oturduğu Anonymous, Vanessa Redgrave gibi üstün yetenekleri bünyesinde barındırmış olsa da, diğer oyunculuklar yönünden oldukça zayıf kalmakta.

Totalde 2 saat 10 dakika süren filmde şapka çıkarılacak detayların en önemlisi ise dönemin atmosferini çok başarılı bir şekilde gözler önüne sermesi...

Shakespeare bir sahtekardı veya değildi bilemiyorum ama bildiğim tek şey ortaya çıkarılan sonelerin, bir şekilde dünyaya miras olarak kaldığı ve hala adından yıllar geçmesine rağmen bahsettirdiğidir. Gerisi de ne yalan söyleyeyim teferruattan ibarettir...

Dönem filmlerine karşı özel bir ilginiz varsa Anonymous'u mutlaka izleyin derim, benden söylemesi...