Yazarlar Turu: Odak Ülke Türkiye'nin İlk Etkinliği...

Türkiye, 2013 yılındaki Londra Kitap Fuarı'na Odak Ülke (Market Focus Country) olarak katılacak.

Türkiye'nin Odak Ülke olarak Londra Kitap Fuarı'na katılımını desteklemek amacıyla British Council Türkiye işbirliğiyle İstanbul başta olmak üzere Türkiye'nin farklı bölgelerinde çeşitli kültür, sanat ve edebiyat etkinlikleri düzenlenecek. Bu etkinliklerden ilki, 2 - 9 Mart 2012 tarihleri arasında İstanbul ve Konya'da düzenlenecek olan "Yazarlar Turu" ile başlayacak.

Yazarlar turu etkinliği kapsamında dünyaca ünlü yazarlar; Anjali Joseph, Evie Wyld, Maggie Gee, Tim Pears ve Tom Connolly, Türkiye'yi ziyaret ederek, çeşitli konu başlıkları altında paneller düzenleyecek.

İsteyen herkesin katılımına açık ve ücretsiz olarak düzenlenecek bu etkinliklerde katılımcılar, sevdikleri yazarları dinleme ve onlarla tanışma imkanı bulacaklar.

Peki Odak Ülke Programı nedir? Odak Ülke Programı, belli bir pazara dikkatleri çekmek, o bölgeye ve yayıncılık sektörüne yönelik ticari bağlantıları ve dünyanın geri kalanı ile ticari ilişki imkanları sunmak amacıyla 2004 yılında ilk kez uygulanmıştır. Türkiye'nin 2013 yılındaki Odak Ülke katılımının ana eksenini; Türkiye'den yayıncılık sektörünün fuarda temsil edilerek, profesyonellere yönelik bir dizi etkinlik ile yabancı meslektaşlarıyla biraraya gelmesinin saplanması ve Londra başta olmak üzere Britanya'nın farklı bölgelerinde düzenlenecek kültür, sanat ve edebiyat etkinlikleri oluşturacaktır.

Londra Kitap Fuarı 2012 yılında 41. yıldönümünü kutlayacak ve 16 - 18 Nisan arasında gerçekleşecektir.

Yazarlar Turu Etkinliği Kapsamında Halka Açık Olarak Yapılacak Konuşmalar

Şehir Kitapları Konuşması
Şehir kavramı ve yazına yansıması, farklı kültürlerden gelen yazarların deneyimiyle konuşulacaktır.
Konuşmacılar: Gül İrepoğlu, Maggie Gee
Soru & Cevap Bölümü: Anjali Joseph, Evie Wyld, Tim Pears, Tom Connolly
Moderatör: F. Cihan Akkartal
Yer: Konya Üniversitesi, Ahmet Kelesoğlu Eğitim Fakültesi, Erol Güngör Konferans Salonu
Tarih: 5 Mart 2012 Pazartesi
Saat: 15.00 - 17.00

Türkiye ve Britanya'da Edebiyat ve Yayıncılık Paneli
13.00 - 14.00 Yayıncılık Alanında Kültür Politikaları
Kenar Kocatürk (Türkiye Yayıncılar Birliği), Münir Üstün (Basın Yayın Briliği)
Moderatör: Müge Sökmen

15.00 - 16.00 Britanya'da Edebiyat
Anjali Joseph, Evie Wyld, Maggie Gee, Tim Pears, Tom Connolly
Moderatör: Nermin Mollaoğlu, Jonathan Lee

17.00 - 18.00 Dijital Yayıncılığın Türkiye'de Gelişimi
Bora Ekmekçi (İdefixe), Elif Bereketli (Sabit Fikir), Hande Ortaç (Altzine), İhsan Sönmez (Timaş), Mehmet Arslantunalı (Pusula Yayıncılık), Mehmet İnhan (İdefixe), Serhat Baysan (Yayıncılar Meslek Birliği)
Moderatör: Elif Tanrıyar
Yer: Cezayir Restaurant, Hayriye Cad. No: 12 Beyoğlu
Tarih: 6 Mart 2012 Salı
Saat: 13.00 - 18.00

Kadın ve Edebiyat
20. yüzyıldan günümüze edebiyatta kadın kurgusu ve yayıncılık sektörüne kadınların gözünden bakış.
Konuşmacılar Anjali Joseph, Evie Wyld, Gonca Özmen, Maggie Gee, Mine Söğüt
Moderatör Esra Melikoğlu
Yer İstanbul Üniversitesi Avrasya Enstitüsü, Kimyager Dervis Paşa Sok. No:36 Beyazıt - Eminönü/İstanbul
Tarih 8 Mart - Perşembe
Saat 10.00 - 13.00

Kalem Edebiyat Okumaları
British Council işbirliğinde düzenlenen Kalem Edebiyat Okumaları'nın ilkinde Aslı E. Perker ve Doğu Yücel, British Council'in davetlisi olarak İstanbul'a gelen Tom Connolly ve Tim Pears ile birlikte okurların karşısına çıkacak.
Konuşmacılar Aslı E. Perker, Doğu Yücel, Tim Pears, Tom Connolly
Moderatör Esra Melikoğlu
Yer Cezayir Restaurant Toplantı Salonu, Hayriye Cad. No: 12 Beyoğlu
Tarih 8 Mart - Perşembe
Saat 19.00

Oscar Ödülleri Sahiplerini Buldu...

Sinema dünyasının en prestijli ödülleri kabul edilen 84. Oscar Ödülleri, Los Angeles'daki Kodak Tiyatrosu'nda Billy Crystal'in sunuculuğunu yaptığı törenle sahiplerini buldu. The Artist filmi, En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi erkek Oyuncu ödüllerini aldı.

84. Oscar Ödülleri'nin dağıtıldığı gecede, 11 dalda aday gösterilen film Hugo beş ödül alırken, 10 dalda aday gösterilen The Artist, En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Erkek Oyuncu başta olmak üzere beş ödül alarak törene damgasını vurdu.

Demir Leydi adlı filmde İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher'i canlandıran Meryl Streep, üçüncü kez En İyi Kadın Oyuncu seçildi. 62 yaşındaki oyuncu,17 kez Oscar'a aday gösterilerek ulaşılması zor bir rekora imza attı.


İşte Ödül Alan Tüm İsimler...
En İyi Film: The Artist
En İyi Yönetmen: Michel Hazanavicius / The Artist
En İyi Kadın Oyuncu: Meryl Streep / The Iron Lady
En İyi Erkek Oyuncu: Jean Dujardin / The Artist
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Octavia Spencer / The Help
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Christopher Plummer / Beginners
En İyi Yabancı Film: A Separation / İran
Görüntü Yönetmeni: Robert Richardson / Hugo
En İyi Kostüm Tasarımı: Mark Bridges / The Artist
En İyi Makyaj: Mark Coulier / The Iron Lady
En İyi Kurgu: Angus Wall, Kirk Baxter / The Girl with the Dragon Tattoo
En İyi Ses Kurgusu: Philip Stockton ve Eugene Gearty / Hugo
En İyi Belgesel: Undefeated
En İyi Animasyon: Gore Verbinski / Rango
En İyi Görsel Efekt: Hugo
En İyi Orijinal Müzik: Ludovic Bource / The Artist
En İyi Şarkı: Bret McKenzie / The Muppets
En İyi Uyarlama Senaryo: Alexander Payne, Nat Faxon, Jim Rash / The Descendants
En İyi Orijinal Senaryo: Woody Allen / Midnight in Paris
En iyi Kısa Film: Terry George / The Shore
En İyi Kısa Belgesel: Daniel Junge / Saving Face

Uyuyana Kadar...

Elimde bir kitabın günlerce sürüklenmesini oldum olası sevmemişimdir. Çocukluğumdan bu yana bende yer etmiş olan bir özellik olduğu için olsa gerek, bir kitabı okumaya başladıysam, bir an önce okuyup, bitirmek isterim doğrusu. Öyle günlerce sürüklenmesi beni o kitaptan soğutmaktan başka bir işe yaramaz. Olay örgüsündeki bir karaktere bürünüp, o anı mümkünse okurken, yaşamalıyım. Sonrasında da bir macerayı daha sona erdirmenin huzuruyla, başka bir kitapta hayat bulmalıyım ki mutlu olabileyim :)

Bu satırları yazma nedenim aslına bakarsanız eğer son okuduğum kitapla alakalı birazcık da...

S.J Watson'ın yazmış olduğu Uyuyana Kadar isimli kitabına ne yalan söyleyeyim büyük bir heyecan dalgası içerisinde başlamış, sonrasındaki tekrarların fazlalığından dolayı sıkılmış, tam pes edecekken tekrardan eski heyecanımı kaldığım yerden yakaladığım bir eserle karşı karşıya kalmıştım.

2009'da Faber Akademisi'nde katıldığı roman yazma kursunun bir ürünü olan "Uyuyana Kadar" amnezi hastası olan bir kadının, her yeni güne hiçbir şeyi hatırlamadan, tekrardan sil baştan başlayarak, yaşamasını konu ediyor.

Malum amnezi geçiren hastalar, konfabulasyon denilen birşeye sıkça meylederler. ÇEvrelerindeki yada geçmişleriyle ilgili birşeyler onlara bir türlü anlamlı gelmez, bu yüzden de bazı olayları uydurma eğilimi gösterirler.

Unutma ki anıların sana kim olduğunu söyler.

Peki her akşam uyuduğunda anıların kayboluyorsa?

Adını, kimliğini, geçmişini, hatta sevdiğin insanları, hepsini bir gecede unutuyorsan...

Ve güvendiğini düşündüğün tek insan sana gerçeğin tamamını anlatmıyorsa, ne yaparsın?

İçinizde küçücükte olsa bir merak dalgası oluştuysa eğer romanın esas kızı Chris'in maceralarına ve kendini bulma çabasına ortak olun derim...

PS: Amneziye ilişkin bir çok bilgiyi öğrenmeniz bu kitapla garanti modunda, bilginiz olsun...

PS2: Bu kitabı okurken aklıma 500 İlk Öpücük filmi gelmedi de değil hani. Yazarın bu kitabı kaleme alırken filmden etkilenme olasılığı neydi acaba, çok merak ettim...

Bay Çiklet ve Kiraz Ağacı...

İngiliz çocuk edebiyatının genç yıldızlarından Andy Stanton'un fırtına gibi esen "Bay Çiklet" serisi akıllara durgunluk veren yepyeni hikayeleriyle yoluna devam ediyor.

Sıradışı olan yazar; mizahi anlatımı, tekerlemeyi andıran kelime oyunları ve muhteşem benzetmeleriyle okurlarını kahkahaya boğuyor. David Tazzyman'in karikatürvari çizimleri ise her yeni kitapta daha bir vazgeçilmez oluyor.

Aylardan marttı ve yaklaşan bahar ateşi, Limonlu Bayır kasabasını dört koldan sarmaya başlamıştı. Limonlu Bayır'ın çılgın sakinlerinden Friday O'Bilir, Üçüncü Billy William, Martin Çamaşırhane, Yaşlı Nine, Jonathan Şapırtı, Bay Çiklet ve daha pek çoğu, deli danalar gibi ilkbaharın gelişini bekliyordu.

Körpecik, özelcik bir bahar sabahı, Yaşlı Nine'nin "Kadim zamanlar geri geldi!" şeklindeki haykırışlarıyla inlemeye başladı. Yoksa Yaşlı Nine'yi bu kadar korkutan şey, eski ruhlarla dolu korkutucu Runtus Ormanı'ndaki Runtus'muydu? Peki bu kadar zamandır sesi soluğu çıkmayan Runtus neden geri dönmek için bu tazecik bahar zamanını beklemişti?

Yaşlı Nine'yi yol gösterici olarak belirleyen Runtus, kasaba ahalisini kendine çekebilmek için herkesi bir kiraz ağacı etrafına topladı.

Kasabalının en değerli eşyalarının peşine düşmüş olan Runtus'un asıl niyeti ne olabilirdi? İşte Polly ve elektrikli kasları olan zencefilli kurabiye Alan Taylor'ın en çok merak ettikleri şey de buydu.

Bay Çiklet ve Üçüncü Billy William ortalıklarda olmadığına göre bu işte parmakları olduğu kesindi. Peki ama nasıl?

Runtus Ormanı'nda geçen bu gizem dolu arayışta Polly ve zencefilli kurabiye okul müdürü Alan Taylor'a bu kez yüzlerce, hatta binlerce evcil hayvan, yani tırtıllar, uğur böcekleri ve yaprak bitleri eşlik ediyor.

Eski dostlar bu macerada yeniden "Kaydırı Kuppak İkili" Bay Çiklet ve muhteşem yardakçısı Üçüncü Billy William'ın peşine düşüyorlar.

Çocuklarınız için gayet eğlenceli bir kitap olabilir, haberiniz olsun :)

Savaş Atı..

Michael Morpurgo'nun kaleme aldığı Savaş Atı isimli kitabı malum büyük bir heyecan yumağı içerisinde okuyup bitirmiş, sonrasında da filmin vizyona girmesini beklemeye başlamıştım. Ne yalan söyleyeyim filmi her ne kadar vizyona girdiği ilk günlerde izlemiş olsam da, bloga yazma işini ancak bugün itibariyle gerçekleştirebiliyorum.
Spielberg'ün hemen hemen birçok filminde yer aldığı üzere macera ve görüş alanı içerisindeki insani boyutlarda etkileyiciliğe sahip olan bu filminde, Albert adında genç bir çocukla, sevgili çiftlik atı Joey'in 2. Dünya Savaşı'nın başlangıcında geçen sürükleyici hikayesine yer veriliyor.
17 yaşındaki Albert'in sahibi olduğu Joey, aslında çiftçilerin aradığı özelliklere sahip olan bir at değildir. Geniş baldırları ve büyük toynakları olmamasına rağmen, diğer atlardan farkını rahatlıkla ortaya koyarak, kendisini göstermeyi başarır.

Çevresindeki insanların işine yaramayacağı söylentilerine kulak asmayan Ted Narracott, tüm varlığını Joey'e yatırmaktan çekinmez. Hem Narracott ailesinin hem de Joey'in kaderini belirleyecek gelişmelerin startı da böylelikle verilmiş olur.
Birinci Dünya Savaşı başlar ve atın parasını ödeyemeyen Ted, onu orduya satarak, borcunu denkleştirir. Böylece Avrupa'nın düşman ulusları arasında savaşın gidişatına göre hizmet eden Joey, sonunda savaşlar üstü ulusların dostluğunun da simgesi haline dönüşür.

İngiltere Ulusal Tiyatrosu tarafından gerçekleştirilen, Tom Morris ile Marianne Eliot tarafından yönetilen ve Nick Stafford'ın son tiyatro oyununa dayanarak kaleme alınan senaryo, filmin yapımcısı Spielberg'ün elinde malum iyice parlatılmış durumda.
Çantasının içerisinde gerilim ve sonsuz sevgiye her zaman yer veren Steven Spielberg, yaklaşık 2 buçuk saatlik süresine ve oldukça fazla oyuncunun yer almasına rağmen, son filmi Savaş Atı'nda seyirciyi hiç sıkmayan ve sürekli ilgiyi ayakta tutabilen bir başarıya da bir kez daha imzasını atmış oluyor.

Savaş alanında büyük bir insanlık dersi veren Joey'in her ne kadar kimi sahneleri içinizi burkacak olsa da, saf katıksız sevgiyi görebilmek adına, izlemekten keyif alacağınız bir film olacağıda bir gerçek....

6 Dalda Oscar'a aday gösterilen, en az bir aktör kadar rol yapan Joey ve Joey'e hayat veren 14 atın muhteşem performanslarını mutlaka izleyin derim. Emin olun pişman olmazsınız, benden söylemesi...