Beyoğlu'nun En Güzel Abisi, Benim Abim :D

16:23 ebru altin 0 Comments

Ankara'dan abim geldi. Dolayısıyla da ev şenlik yerine dönüverdi geçtiğimiz haftalarda...
Yalnız abim dediysem de eğer bu sahici abim değil, ona göre..
Ankara'dan gelen ise tabii ki efsane karakter Nevzat Başkomiserim'di. Laf aramızda kendisi Beyoğlu'nun En Güzel Abisi olur da...

İtiraf etmem gerekirse eğer benim Ahmet Ümit ile tanışmam biraz geç oldu. Ne birazı epey bir geç oldu. Zira üniversite yıllarında ev arkadaşım yazarın hayranıyken, bana da sürekli sen de okumalısın, çok şey kaçırıyorsun söylemlerinde bulunup, türlü türlü baskıda bulunuyordu. Ama ben n'apıyordum? Nuh diyor, peygamber demiyordum o dönemde. Polisiye okuyacaksam Agatha'nın peşine takılırım, Ahmet'in peşinde ne işim var diye de ti'ye alıyordum.

Ta ki İstanbul Hatırası'nı alıp, büyülenene kadar. O kitapla birlikte herşey bir an da tersine döndü. O andan itibaren de yazarın diline ve kurgusuna bayıldımmmm resmen :)

Sonrasını söylememe gerek yok sanırım. Okumamakta direndiğim tüm kitaplarını alıp, okudum. Kitap fuarları'nda söyleşi ve imza törenlerine gidip, saatlerce kuyruk bekledim falan filan...

Durum böyle olunca hayranı olduğum yazar yeni kitabını çıkarır da ben okumadan durur muyum? Tabii ki hayır!

Sevgili Gamze'nin instagram'da paylaştığı bir fotografın altına şımarıklık yapıp yazdığım "ben de istiyorumm" sözünden sonra tararammm, almayı düşündüğüm kitap sevgili Gamzecimin sayesinde hediye olarak bana ulaşıverdi. Hemii deeee kedicikli bir okuma ayracı ile :) Bu vesileyle kendisine bir de blogum aracılığıyla çok ama çok teşekkür ediyorum. Canımsın demeyi de ihmal etmiyorum tabii ki...

Gelelim Beyoğlu'nun En Güzel Abisine!
Nasıl isim ama?

Açıkçası kitap arkasındaki tanıtım yazısına bakmadan, acaba Beyoğlu'nun En Güzel Abisi'nin bu kurgudaki önemi ne olacak diye merak etmedim de değil hani. Dolayısıyla ışık hızıyla sayfaları çevirmeye başladım. O denli bir hızlı çeviriş ki bu, kitabı ne zaman elimden bıraksam vicdanım rahat etmedi resmen.

Kitabı okuduğum sırada gelen mesajlara da cinayet çözmekle meşgulüm, ben sonra ararım şeklinde bir geri dönüş yaptım ki varın gerisini siz düşünün artık :)

Yılbaşı gecesi işlenen bir cinayet!
Tarlabaşı'nın arka sokaklarında bulunan bir erkek cesedi. Öldürülmüş erkeklerin en yakışıklısı, belki de en kötüsü. Karanlık sırların ortaya çıkardığı utanç verici bir gerçek.

Gururlarının kurbanı olmuş erkekler, onların hayatlarını yaşamak zorunda olan kadınlar. Bu cinayetler yatağında, bu kötülükler bahçesinde, bu insan eti satılan can pazarında masumiyetini korumaya çalışan bir adam. Bir zamanlar İstanbul'un en gözde yeri olan Beyoğlu'nun hazin hikayesi...

Ama bu sefer ki hikaye öylesine bir kurguya sahip değil.
2 - 3 ağaç meselesi diyip küçümsenen, sonrasında ise tüm yurda sirayet eden Gezi Parkı'nın kahramanlarına da gönderme yapılıyor. Hem de en güzelinden. Mutlaka okumalısınız, benden söylemesi :)


You Might Also Like

0 yorum :