İmza: Karın...

21:29 ebru altin 8 Comments


En son ne zaman birisine mektup yazdığınızı hatırlıyor musunuz?
Peki yazdıktan sonra ya o meraklı bekleyişe ne demeli?
Salt duyguların kelimelerle adeta dans ettiği ve el yazısında hayat bulduğu o satırları okumak kimbilir birçok insanı zamanında ne kadar da mutlu etmiştir?
Yazmak!
Birisine zamanınızı ayırmak!
Onun için birşeyler yapıyor olmak!
Duygularınızı en yalın haliyle paylaşmak!
Ya da kimbilir belki de yüzyüze söyleyemediğiniz şeylerin satırlarda dile gelmesi...
Okuyan kişinin ruhunun derinliklerine kadar işleyip, onu bambaşka bir diyara sürükleyebilme gücünüzün var olduğunu görebilmeniz...
Kulağa hoş geliyor değil mi?
Her ne kadar şu an bunların hiçbirisi yapılmıyor olsa da o mektubu elinize alıp da, kalp ritminizin ruhunuzun derinliklerindeki kişiyle dans etmeye başlama duygusu bile emin olun size inanılmaz bir haz yaşatmaya yetiyor da artıyor bile...

Dijital çağın bütün nimetlerinden yararlanırken mektuplara kafayı neden bu kadar taktığımı merak edenler için hemen söyleyeyim. Aslında bu satırları bana yazdıran sevgili arkadaşım Banu Özkan Tozluyurt'un yayına hazırlamış olduğu İmza: Karın kitabı oldu.

İmza: Karın farklı sosyokültürel yapılardan 100'ü aşkın kadının hayatlarında yer etmiş ve hali hazırda edecek olan erkeklere yazdığı mektuplardan oluşuyor. Dolayısıyla kadınların gerçekten bir ilişkiden ne beklediğini çok farklı yönlerden gözler önüne seriyor. Yaşı, mesleği ne olursa olsun, kocası kim olursa olsun, kadın her yerde kadın ve beklentiler aslında çok da farklı değil. Sadece bu beklenti ve istekleri ifade edişi farklı, hepsi o kadar...

İmza: Kızın kitabından sonra raflardaki yerini alan ve ilk haftada 10.000 baskı yapan bu muhteşem kitabın içerisinde kimler yok ki...

Lale Manço, Berna Laçin Eşiz, Burcu1Anne, Cemre Birand, Derya Coşkundeniz, Nilgül Doğan ve daha niceleri...

Her biri en saf, en yalın halleriyle duygularını kaleme almış kadınlar. Kimi öfkesini, kızgınlığını paylaşmış, kimi kırgınlığını, kimisi de seneler geçmiş olmasına rağmen kalbine gömdüğü aşkını...

Bazen gözleriniz dolarak okuyorsunuz, bazen de yüzünüzde kocaman bir tebessüm yer ediveriyor. Mutluluğun ve sevmenin aslında ne kadar da size yakın durduğunu anlayıveriyorsunuz. Hayat her şeye rağmen güzel ve yaşanası demeden de edemiyorsunuz tabii...

Aynı Lale Manço'nun satırlarına yansıttığı şu sözlerde olduğu gibi...

"Sen buraya geldikten sonra 'Japonya'da ruhun yaşamaya devam etsin' diye bir Sakura ağacı dikmişler. Şimdi bir gör, dev bir ağaç olmuş. Seni burada kolay bulabileyim diye vasiyet etmiştim. Beni o sakuranın dibine gömün diye..."

Destek Yayınları'ndan çıkan İmza: Karın kitabının tüm gelirinin STET yani Sınır Tanımayan Ebeveynler Topluluğu Derneği'ne bağışlanacağını da dipnot olarak geçmekte yarar var. Siz de dernek adına destekte bulunmak isterseniz kitabı alarak, işe başlayabilirsiniz.

You Might Also Like

8 yorum :

  1. Ebru'cum çok teşekkürler bu güzel tanıtım için. İmza Karın, üçlemenin ikincisi...İlki İMza Kızın idi, 114 kadının babalarına yazdığı mektuplar. Üçlemenin sonuncusu için duyuru yapmaya eylül sonu başlayacağız. www.banunundunyasi.com dan takip edebilir, katılmak isteyenler

    YanıtlaSil
  2. Banu'cum rica ederim, böylesi bir üçlemeyle bizi buluşturduğun için asıl ben teşekkür ederim. Üçlemenin sonuncusunda ben de mutlaka yer almak istiyorum. Şimdiden başarı ve kolaylıklar dilerim. Kucak dolusu sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  3. İçinde olmaktan büyük keyif duyduğum bir çalışmaydı.
    Emeği geçen herkese ve özellikle Banu Hanım'a sonsuz teşekkürler...
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Heyyfi nin mektubunun da bulunmasi kitabin icinde cook guzel..Tr. ye gidisimde mutlaka alacagim.

    YanıtlaSil
  5. Merhaba. Nereye gitsem benimle gelen bir mektup kutum var benim mektuplaştığımız eski güzel günlerden kalan. Çok uzun zamandır yenileri eklenmedi ne yazık ki. Bir süredir Almanya'da yaşıyorum. Burada hala eski usul mektuplaşıyor, birbirlerine tebrik kartları gönderiyor insanlar. Bankadan el yazısıyla gönderilmiş bir mektup bile aldık geçenlerde :))Oysa Türkiye'de pul nedir bilmeyen üniversite öğrencisi bile gördüm ben. İnanır mısın şimdi 3,5 yaşında kızım benim seneler önce posta kutusunu açarken yaşadığım heyecanı yaşıyor, hele ona bir şey geldiyse nasıl da seviniyor. Onunla kartlar, mektuplar yazıyoruz sevdiklerimize. Keşke mektup yazmaya devam etse insanlar hep.
    Kitabı da çok merak ettim. Türkiye'ye ilk geldiğimde mutlaka alacağım.
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  6. Heyyfi; Emeğinize ve yüreğinize sağlık. Diğerlerini kaçırdım ama inşallah projenin 3. bölümünde ben de yer alacağım :))

    YanıtlaSil
  7. Dostbahcesindenlezzetler; Keşke TR'de olmuş olsaydınız, ben size alıp, göndermek isterdim :) Gerçekten çok güzel ve etkileyici bir çalışma olmuş.

    YanıtlaSil
  8. Şaşkın; Mektup kültürü gerçekten de başka bir şey. Düşünüyorum da 10 yaşlarındayken mektuplaşmaktan keyif aldığım bir arkadaşım vardı. Aynen sizin dediğiniz gibi heyecandan kalbim küt küt atardı ondan mektup geldiğinde. Gel zaman git zaman internetin hayatımıza girmesiyle birlikte herşey yerle bir oldu. Seneler önce farklı şehirlerde yaşayan arkadaş grubumuzla bayramlarda birbirimize kartpostal atalım diye sözleşmiştik. Ama gelin görün ki kartpostalı dahi kim kaybetmiş ki, biz bulalım. Postanede çalışan görevli bile, e-kart göndersenize dedikten sonra biz ne yapabiliriz ki?

    YanıtlaSil