Interstellar (Yıldızlararası)
1900 - 1930 yılları arasında dünya algılayışımızı kökünden değiştirecek üç kuramdan en az bir tanesine gündelik hayatınızda eminim ki misafir olmuşsunuzdur. Özel görelilik, genel görelilik ve kuantum mekaniği...Açık konuşmam gerekirse özel ve genel göreliliğe zaman zaman hala kafamın basmadığını düşünsem de iş dönüp dolaşıp kuantum mekaniğine geldiğinde işin rengi de değişmeye başlıyor. Christopher Nolan'ın yönetmenlik koltuğu Interstellar (Yıldızlararası) ile ilgili yorumlara her ne kadar öncesinde göz atmış olsam da, özellikle senaryosundaki olay örgüsüne hayran kaldığımı içtenlikle söyleyebilirim. Hatta bu içtenliğin içerisine bir tutam da kıskançlık faktörünü (zira bu tipte bir senaryoyu bu denli başarılı bir şekilde, izleyiciyi sıkmadan kaleme almak her baba yiğidin harcı değildir" serpiştirirsem tam olur.
Yaklaşık 169 dakika süren ve Nolan kardeşlerin imzasının bulunduğu Interstellar, benim için son zamanlarda neredeyse nefes dahi almadan büyük bir keyifle izlediğim yapımlardan birisi oldu diyebilirim.
2014 yılının en çok ses getiren filmlerinden biri olan Interstellar (Yıldızlararası) dünyanın ekolojik açıdan son demlerini yaşadığı bir dönemde geçiyor.
Öykünün ana karakteri olan Cooper, iki çocuk babası eski bir pilottur. Yaşıtlarına göre oldukça farklı özelliklere sahip olan kızı ile yolculuk yapan Cooper, tesadüfen bulduğu bir merkezde NASA'nın yeni bir proje peşinde olduğun farkına varır.
Prof. Brand'in öncülüğündeli bu projede uzaya gönderilen öncü birliklerin izlerinin sürülerek, yeni yerleşim yerleri hakkında somut verilere ulaşılması planlanmaktadır.
Ekipte Cooper'ın yanısıra profesörün fizikçi kızı Amelia, pilot Doyle ve alanında başka bir uzman olan Romelly de bulunmaktadır. Her biri alanında dahi olan ekip, önce uzay istasyonu Endurance'a
ardından ise Gargantua'daki kara delikten geçerek incelemelerde bulunur.
Her ne kadar birçok eleştirmen Interstellar'ın Hollywood klişelerine dayandırılan filmlerden birisi olduğu kanısında olsa da film en iyi cevabı Oscar'da aldığı ödülle vermiştir. Zira en iyi görsel efekt dalında Oscar ödülüne layık görülen film, bence birçok veriyi popüler bir sinema örneğinin katmanları arasında entegre etmesi açısından da oldukça etkileyici niteliktedir. İzleme fırsatı bulmayanlara duyurulur.
Ya her ne kadar şu bilim kurgu ve bilime hayran olsam da bu filmin senaryosundaki hataları görmezden gelemiyorum ben. Çok büyük hayranlıkla beklediğim filmin sonu, bu mu ya dedirten düşüncelerimle bitti. Süresi uzun olsa da izleniyor orası ayrı bir başarı. Filmin yarattığı paradoks ve bunun sonucunda paradokstan çıkması tam bir senaryo basitliği. Paradokstan çıkamazsınız. Çıkarsanız da paralel bir zaman dilimine gidersin ki kişiler ayı zamanda sonlandı. Her ne kadar kötü olsa da tabi insanları etkileyen bilimsel teorileri anlatması güzeldi. Oscar'da da en iyi görsellik ödülü aldı sanırım. O da bu sezon görsel bir filmin pek olmaması ki Oscar ödülleri daha çok politik ödüller olması da etkileyici bir gerçek. Kısacası ben pek beklediğimi bulamadım.
YanıtlaSil