Malum korku / gerilim türünde herhangi bir film izlenirken ortamı o atmosfere uygun hale getirmek adettendir. Işıklar kapatılır, ortam olabildiğince karartılır, patlamış mısırlar yanınızdaki yerini alır. Eh filmin başlatılmasına herhangi bir mani kalmamıştır artık.
Yanınızda sevgiliniz, eşiniz, dostunuz, aile bireylerinden herhangi birisi varsa cesaretinizde olabildiğince tavan yapar. Fakatt bu saydığım kişilerden o an için bir tanesi bile yanınızda değilse o zaman seyreyleyin cümbüşü...
İşte bu ikinci kategoriye daha yakın olduğum geçtiğimiz günlerde adını birkaç arkadaşımdan duyduğum, The Rite/Ayin filmi için kolları sıvadım ve gerekli hazırlıklarımı yapıp, bilgisayarın başına geçtim.
Koltuğa yayıldıkça yayıldım. Ama sahneler akıp gittikçe koltukta kayboldum. Sindim, tırstım, pustum resmen! Hele ki filmin ilk 10 dakikasında var olan sekans geçişlerinde mide bulantısını o duygu geçişlerine eklemeyi de başardım ya, daha ne olsun :) Huzurluyum, mutluyum desemde inanmayın, kaldığım yerden filme devam ediyorum.
The Rite/Ayin, Şeytan'ın Dünya üzerindeki en kutsal yerlere bile ulaşabildiğini ortaya çıkaran doğaüstü bir gerilim.
Gerçek olaylardan esinlenen film, çok tartışılan şeytan çıkarma uygulaması ve kendi inancı hakkında şüphe duymasına rağmen şeytan çıkarma ayinlerini incelemesi için Vatikan'a gönderilen ilahiyat fakültesi öğrencisi Michael Kovak'ın öyküsünü anlatıyor. Şüpheciliğini bir zırh gibi kuşatan Michael, ele geçirilme vakalarının ardında iblisleri değil, psikiyatrik öğeleri aramaları konusunda üstlerine meydan okuyor.
Ancak alışılmışın dışında yöntemler uygulaması ve yaptığı binlerce şeytan çıkarma ayini ile tanınan Peder Lucas'ın yanına gönderildiğinde, Michael'ın zırhı da yavaş yavaş çatlamaya başlıyor. Kovak, Peder Lucas'ın bile becerilerinin yetersiz kaldığı bir vakaya karıştığında ise açıklayamadığı ve inandığı herşeyi sorgulamasına neden olacak kadar şiddetli ve bir o kadar da korkutucu kötülükle karşı karşıya kalıyor...
Yönetmenliğini Mikael Hafström'ün yaptığı The Rite/ Ayin'in öyküsü, Roma'da yaşayan bir gazeteci olan ve Vatikan'ın 2007 yılında şeytan çıkarma ayinini yeniden tanıyacağını ve dünya çapındaki her piskoposluk bölgesine bir şeytan çıkarma görevlisi atayacağını açıklamasından ilham alan Matt Baglio'nun kitap önerisi olarak her ne kadar başlasa da, sonuç beyazperdeye yansıtılmasıyla da devam etti.
Anthony Hopkins, Colin O'Donoghue, Alice Braga, Toby Jones, Ciaran Hinds ve Ruther Hauer'in yer aldığı The Rite/Ayin filmi, doğrusu son zamanlarda izlediğim en sağlam gerilim filmlerinden birisiydi. Bu türe özel ilgisi olanlara duyurulur...
Hamiş: Filmle ilgili biraz araştırma yaparken şöyle bir bilgiye rastladım. Sözkonusu filmde, danışman olarak görev yapan Peder Gary, -ki kendisi aynı zamanda Kuzey Kalifornia'da papaz ve şeytan çıkarma uzmanıymış- Şeytan çıkarma ayininin 1614 yılından beri yapıldığını ancak yine de birçok piskopos ve rahibin şeytanla ilgili olması dışında bir şeytan çıkarma ayininde neler olacağını bilmediklerini söylemiş.
Geçen yazdan bu yana Leonardo da Vinci’nın bir şekilde kıyısında köşesinde yer aldığı kitapları açıkçası elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum. Kimisine hemen denk geliyorum, kimisine ise tamamen tesadüf eseri…
Nitekim geçtiğimiz günlerde bir solukta okuduğum Salai’nin Yumurtası’da tesadüf eseri denk geldiklerimdendi. Vatan Gazetesi’nin beğenerek okuduğum kitap ekinde bu kitaba denk gelmiş ve soluğu bu kitabın peşinde kendimi koştururken almıştım.
Malum yarı tarihi öykülerin en popüler kahramanıdır Leonardo da Vinci… Ezoterik inanç sisteminden tutun da, üstün zekasıyla tasarladığı ve sırrı hala çözülemeyen resimlerine kadar türlü türlü edebiyat üstadlarının hikayelerinde yer bulmuştur.
Kitapları Avrupa çapında ses getiren ve yazdıkları nedeniyle Vatika’nın tepkisini çekerek, İtalya’da yayımlanamayan eserlerin sahibi olan karı kocayı, yani Rita Monaldi ve Francesco Sorti’ye Salai’nin Yumurtaları’nda ne yalan söyleyeyim bir kez daha hayran kaldım.
Bu müthiş ikili son derece eğlenceli bir tarihi polisiye kurgu içinde kaleme aldığı Salai’nin Yumurtası’nda, okuru Roma sokaklarında gizli bilgiler içeren bir kitabın peşinden sürüklüyor.
Babalığı ve ustası Leonardo da Vinci tarafından Amerika’nın keşfine dair bir kitabı bulmakla görevlendirilen Salai, farkına varmadan Roma’da büyük bir komplonun tam ortasına düşer.
Cebinde yüklü miktarda para ve üzerinde güzel kıyafetlerle Roma sokaklarını dolaşırken, Yenidünya’yı keşfedenin Amerika Vespucci olmadığını öğrenir. Üstelik kıtanın gerçek kaşifi Kristof Kolomb, Papa VIII. Innocentius’un herkesten gizlediği oğludur.
Bu sırra ortak olan Salai çenesini tutmasını bilmeyen, kaba saba, kadın düşkünü, cahil bir köylüdür. Ustasının istediği kitabı ele geçirebilmek adına boyundan büyük kurnazlıklara başvurur. Papalık jurnalcileri, Alsaslı kilise karşıtları, kıskanç, zengin kocalar ve Romalı düzenbazların işin içine girmesiyle de kendisini Floransa zindanlarında bulur.
Gerçek tarihsel kişiliklerle donattıkları romanda, yazarlar okuru bilinmezlerle dolu bir keşif yolculuğuna ortak ediyorlar.
Salai’nin bu eşsiz macerasına ortak olup, Roma’nın tozlu sokaklarında dolaşmayı arzu ederseniz, döneminin dilini akıcı bir üslupla okura aktaran bu müthiş ikilinin kaleminden çıkan ve Kırmızı Kedi Yayınları tarafından yayımlanan Salai’nin Yumurtası’nın kesinlikle kaçırmayın derim…