Aklındakini Okuyabilirim!

10:56 ebru altin 1 Comments

Reel anlamda beni tanıyanlar en büyük zevkimin bir kitapçıda saatlerce vakit geçirmek olduğunu çok iyi bilir. Aslına bakılırsa bu durumun sadece bana mahsus birşey olmadığını çok iyi biliyorum. Zira iyi bir kitap okurunun mutlak payda da soluk alabileceği yegane yerdir kitapçılar...

Hüzün dalgaları ruhunuzu sarmaya başlamışken, mutluluktan ayaklarınız yerden kesilmişken, öfke patlamasına ramak kalmışken, eşinizi dostunuzu beklerken, bulunduğunuz yerde bir kitapçı varsa eğer soluğu hep orada alırsınız nedense.

Hele de yaşadığınız şehirde Alkım, Kabalcı, İnkılap, Dost ve Ada kitabevi gibi mabetler yoksa eyvah eyvah... İçiniz kararır, kasılır kalırsınız... Ne aradığınız şeyi bulursunuz, ne de içinde bulunduğunuz şehir size güzel gelir...

Tabii böyle şehirlerde yapabileceğiniz en iyi şey büyük alışveriş merkezlerinde konuşlanan marketlerin içerisindeki kitaplara göz atmak olur. İşte o anlarda gözünüze çarpanları da atıverirsiniz çantaya ve evin yolunu tutuverirsiniz :)

Böyle anlardan birisinde karşılaştım işte bir çırpıda okuduğum bu kitapla... Aklındakini Okuyabilirim! diyordu... Okuyabilir miydi gerçekten? Neden olmasın? Pek tabii ki okuyabilir, okunabilirdi... Sadece uygun yöntemi bilebilmek, tekniğe dair bilgi sahibi olmak yeterliydi. 

Dr. David J. Lieberman'ın kaleme aldığı kitaptaki çoğu bilgiler, beden dili, sezgi veya tahminlere dayanmayan, psikoloji temelli bir sistem olan S.N.A.P (Stratejik Dolaylı Analiz ve Profil) baz alınarak hazırlanmış. 

Toplamda 15 bölümden oluşan kitap kendi arasında da 2 temel kısıma ayrılarak ele alınmış. Temel sorular ve Zihnin Planı...

Bu iki temel kısımdan illa ki ilginizi çekecek bir kısıma denk geleceğinizden eminim. Açıkçası ilgimi çeken birçok bölüm olmuş olmasına rağmen temelde en fazla odaklandığım kısımdaki satırları aşağıda sizinle paylaşıyorum. Bakalım siz nasıl bulacaksınız?

"İnsanların içinde genellikle birbirleriyle çatışma halinde olan üç güç vardır. Ruh (bilincimiz), ego ve beden... Ruh, doğru olanı yapmaya çalışır. Ego (alt ruh) haklı olmak ister. Beden ise sadece hepsinden kaçmaya çalışır.

Kolay veya rahat olanı yapmak, bedenin istediği şeydir. Bu dürtüye kendini aşırı kaptırma örnekleri, aşırı yeme veya aşırı uyuma olarak verilebilir. Sonuç olarak yapmamız veya yapmamamız gerektiğini bildiğimiz bir şeyi yapmak yada yapmamak bununla ilgilidir. 

Ego dürtüsü, başka birini küçük düşürmek pahasına şaka yapmaktan, gücümüzün ötesinde kalan gösterişli bir arabayı satın almaya kadar gidebilir. Temelde, bu başkalarına nasıl göründüğümüzle ilgilidir. Egomuzun etkisinde kaldığımızda, doğru imajı yansıttığına inandığımız şeyleri yaparız. Bu tercihler iyi olana değil, bizi iyi gösterene dayanır.

Son olarak, bir ruhun tercihi, kendimizi nasıl hissettiğimize bağlı olmaksızın doğru olanı yapmaktır.

Kısacası, beden kendini iyi hissettiren şeyleri yapmak ister, ego iyi görünen şeyleri yapmak ister, ruh da iyi olanı yapmak ister. Sabah alarm saati çaldığında, hepsi birbiriyle savaşa girişir. Eğer on dakika daha uyumak için erteleme düğmesine basarsak, sizce ilk raundu kim kazanmış olur?

Gerçek özgürlük, canımızın istediği herşeyi yapabilmek demek değildir. Daha ziyade o anda canımız ne isterse istesin gerçekte yapmak istediğimizi yapabilmektir."

You Might Also Like

1 yorum :

  1. "Gerçek özgürlük, canımızın istediği herşeyi yapabilmek demek değildir. Daha ziyade o anda canımız ne isterse istesin gerçekte yapmak istediğimizi yapabilmektir."

    Bu söze bayıldım. Kitaba da bayıldım. Okumalıyım mutlaka. Yorum için teşekkürler :)

    YanıtlaSil